
Erken Kalkanlar Diyarı
Mustafa Özyurt
Diyarbakır Surları (Diyarıbekr), Çin Seddi'nden sonra dünyanın en uzun suru olarak biliniyor. Tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir şehirdir Diyaribekr. Bir dönem Romalıların, Bizanslıların ve daha sonra Osmanlının egemenliğini sürdürdüğü şehir, günümüzde hala o döneme ait izleri taşımaktadır. İçkale'nin ikinci kez genişletilmesi 1524-1526 yılları arasında Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman tarafından yapılmıştır.
Yukarıdan bakıldığında görünümüyle kalkan balığını andıran Diyarbakır Surları 5 bin 100 metre uzunluğundadır. 12 metre yüksekliğinde olan ve 82 burcu bulunan surlar, kentin en ilgi çekici eserlerinden biridir.
Yunus Peygamber DiyarıBekr de kalmıştır. Ve Halka” Gün gelir saldırılara maruz kalırsınız. O zaman kendinizi korumanız için size bir Sur yapayım” buyurur. Ve buradaki Suru inşa eder. Surun burçları askeri, depo barınmak gibi herbireri ayrı ayrı maksatlar için kullanılmış. Ve Cumhuriyet tarihine kadar bu surlar aynı devam etmiştir. Yunus a.s. bu Surları çizerken,… yukardan baktığınız zaman
FETHİ DİYARIBEKR(DİYARBAKIR)
Diyarıbekrin fethi, Iyaz. B. Galem komutasında 639 tarihinde vuku bulmuştur. Ve Halid b. Velid hz.nin bir nefer olarak geldiği tek savaş Diyarbekir savaşıdır.
Hz. Ömer Efendimiz, Halid b. Velid hz.ne “ Ya Halid, sen yaşlı ve tecrübelisin. Iyaz ise genç ve tecrübesizdir ona yardımcı olursun der ve onuda bu savaşa gönderir hz. Ömer (r.a.). Ashabı Kiram buraya gelir fakat surlar 12 m yükseklikte. Şu yakındaki Karaca Dağ dan yanardağdan getirilen taşlardan yapılmış yani kranit. Günümüze kadar gelmiş yıkılmamış. Onlar ise ellerinde ok ve mızrak ile savaşacaklar. Hz. Halid (R.A.)oruçlu, Asker hazırlıyor sahuru o yiyor idi. Günün birinde kalkmış bakmış sahur yemeği yok, o gün aç oruç tutar.
İkinci gün çadırın önüne çıkar yine sahurluğu yok. Gündüz askere sorar, evladım erzakınızmı yok”benim sahur yemeğim gelmedi? Asker: Olurmu efendim ben hergün çadırınızın önüne koyuyorum der. Ve 3. Gün çadırın önüne yemeği kor kendiside çadırın arkasına gizlenir asker. Acaba bu sahurluğu alan kim?
Kimin aldığını gözetlerken afedersiniz aşağdan Dicle tarafından bir köpeğin geldiğini görür. Tabi 0 gelen köpek azığı alır kaçmaya başlar. O sahabe de peşinden koşar. Dicleden geçecek su derin değil. Köpek geçer ve o sahabe de geçer ve köpeği takıb eder. Köpek Hz. Süleyman Camiinin yanına gelir Fis kayasına bir deliğe girer. O zaman ki Kralların kullanmış olduğu Saray müştemilatının artıklarının akıtıldığı kanalının olduğu ine girer. Yâni O, yer Kalenin yağmur vesaire sularını akıtıldığı dicleye döküldüğü gizli eski bir kanalış meğer!.
Sabahleyin, asker komutana; Komutanım yemeği çalanı buldum! Hz. Halid; Kimmiş?
Asker; komutanım,Çok afedersiniz o bir köpek. Komutan diyorki “ o köpeği hz. Allah bize gönderdi. O bize yol gösteriyor. O bize bir rehberlik yapıyor. Ertesi gün sabah namazını kıldıktan sonra, başta oğlu hz. Süleyman olmak üzere kırk tane genç seçiyor ve kendilerine:
Siz o köpeğin gösterdiği yerden gireceksiniz ve kale kapısını açacaksınız onlar uyanmadan girmelisiniz.
Ve sabah namazı erkenden kılındıktan sonra o askerler o Fis kayasının içinden suyun akıtıldığı yerden girerler. Ve girerlerken 27 sahabe orada şehid edilirler. Ve oraya defn edilirler. Nevarki yıllar sonra o pislikden rahatsız olan sahabeler günün valisinin rüyasına girer ve derlerki: Bizim yerimizi değiştirin. Vali bey hemen harekete geçer ve altlarına hasır sererler bu günkü yerlerine defn ederler. Hatta üzerlerindeki elbiseleriyle beraber. Çünkü şehidler elbiseleri ile defn edilirler. Ve hatta defn ederken aldıkarı yaralardan akan kanlar elbiselerinin dışına çıkmış tabtaze kanların aktığını görürler.
Bu vazıyeti gören vali bey vazifelilere emir veririr: Bundan her Perşembe günü bu şehitlerin kanlarını pansuman yapacaksınız.
Bir gün yine hoca efendi şehidlerin pansuman malzemeleri bitmiş alacak para yok. Ne yapacak! Düşünerek çarşıya gidereken karşısına bir zat çıkar” Evladım ne düşünüyorsun? Efendim şehidlerin pansuman malzemesi bitti para yok onu düşünüyorum der. O zat kendisine para verir ve malzemeleri alıp gider. Birde ne görsün pansuman yaparken! O kendisine para veren zat şehidlerden birisiymiş.
Iyaz b. Galem fethetdikden sonra halkı büyük bir meydanda toplar, bir konuşma yapar. Konuşmasını özeti şöyledir “ Ey Diyarbakır halkı, Allah bizlere sizlere karşı zafer ihsan itdi. Bizler sizlere eziyet ve zulüm yapmıyacağız. Eğer islamı seçerseniz yine burada kalacaksınız ve bizim hımayemizde olacaksınız. Yok! İsmaı seçmeyeceğiz derseniz; Bir sonraki seneden başlamak üzere bize cizyenizi ödersiniz ve yine bizlerin hımayesinde olursunuz.
Burada Iyaz b. Galemin özel bir insiyatif aldığını, Bizans zulmü altında inin inim inleyen Diyaribekr halkına hususi bir imtiyaz gösterdiği anlaşılıyor. Çünki Cizye’nin fethın başladığı andan itibaren verilmesi lazım. Iyaz b. Galem İslamı bir hoşgörüsü olarak söylemiştir. Bu hareket gönüllerin kalblerin fethıni sağlamıştır.
Diyarbakırlılar ise “Ey ulu Komutan! Sizler yedi ay boyunca sabır ve sebatla örnek gösterdinizde Allah size zafer ihsan etdi. Siz burayı fethetdikden sonra, biz şöyle zannetmiştik. Bunlar,Yakarlar yıkarlar hiçbir şey bırakmazlar diye düşünmüştük. Baktık gördükki öyle değil. Bizde size bu jestinizin neticesi olarak kitlesel olarak İslama giriyoruz derler. Ve tam bir müslüman şehri haline gelir Diyarbakır.
Hz. Sasa Vali tâyin edilir. Hz. Sasa ile beraber tam on tane Vali Ashabı kiramdan Diyardakır da peş peşe valilik yaparlar. İslam tarihinde feth edilen yerlerde Anadoluda görülmemiş bir şey. Hz. Asasa savaş da şehid olamamışdır amma Savaşde aldığı yyaradan sonra üç ay sonra şehid olmuşdur.
Osmanlının yıkılışı tarihine kadar bu hal devam ederken, tabii ki cami de imamlar vazife yapmaya başlayınca, o zamanın valisine giderler. Efendim aşağdan gürültüler geliyor, sesler geliyor, biz korkuyoruz camiye gitmekten ve vazife yapamıyoruz derler. O zamanki vali de nasıl bir itikad sahıbidir bilmiyoruz. lakin verdiği karar “o zaman araya bir beton dökülsün der “ ve beton dökerler. Şu anda ziyaret ettiğimiz yerler senboliktir sandukadır. Beton dükülünceye kadar, ziyaretler merdivenle inilerek yapılırmış. Asıl kabirler caminin altında bulunmaktadır.
Kırk basamak merdivenlerle aşağı inilir, Asıl kabirler ordadır. O caminin girişinde 11 adet çeşme vardır herbirerlerinin çıkdığı yer ayrıdır. Bir büyüyüğümüz(K. Bey A. “ o çeşmeler şifalıdır kardeşlerimiz ziyarete geldiklerinde içsinler şifa niyetine” buyurmuşlar. (Devam edecek)