
Ebu Bekri's-Sıddık R.A
Mustafa Özyurt
Peygamber Efendimizin (a.s.v.) kendisi için, "Peygamberler müstesna, insanların en faziletlisi" dediği, her kesin puta taptığı cahilliye devrinde hiçbir puta tapmayan, güzel ahlakı ve temiz soyu ile tanınan, İslamiyet'le şereflenenlerin ilki olan mümtaz şahsiyet sahibi Sıddıkı Ekberin, Fil Vakası'ndan üç yıl kadar önce ve Resulullah'tan iki üç yaş küçük olmasından dolayı 572 veya 573 yılında doğduğu rivayet edilmektedir.
Peygamber Efendimizin önemli tasdikçisi, sadık dostu olarak Sıddık-ı Ekber mertebesine yükseldi. Sadece kendisi Müslüman olmakla kalmadı. Aynı zamanda aralarında, daha hayatta iken cennetle müjdelenen Hz. Osman, Talha b. Ubeydullah, Sa'd b. Ebi Vakkas, Zübeyr b. Avvam, Abdurrahman b. Avf ve Ebu Ubeyde b. Cerrah başta olmak üzere birçok kişinin İslamiyet'e girmesine vesile oldu.
Sıddık-ı Ekber'in, Peygamber Efendimiz ile ilgili olarak en meşhur sözü "O söylediyse doğrudur" şeklindeki ifadedir. Sıddık-ı Ekberi yücelten hadiselerden birisi de inananlar için sarf ettiği sözlerdir:
"Mü'minler, Cehenneme gitmemek için Allah'tan isterim ki, benim vücudum Cehennemde büyüsün, onların yerine azap çeksin" şeklindeki ifadeler, ne kadar merhamet ve sevgiyle dolu bir kalbe sahip olduğunun önemli bir tezahürüdür.
Hadimi merhum, Ashabı güzini fazilet sırasına göre, Sıddıkı Ekber efendimizi anlatmaya şöyle devam etmektedir:
Evliyanın efdalı Sevap ve hayır cihetinden vs. Sıddıkı Ekberdir. Babasının ismi ve kendi ismi Abdullah bin Osman Ebu kuhafe. Annesinin ismi Ümmü’l-Hayr Selma binti Sahar’dır.
Hucurat s.a. 13 de: “Allah c.c. ındinde en üstününüz, ikram olunanınız Allahtan en çok korkanınızdır” ayeti celilesi Ebu Bekri’s-Sıddık r.a. hakkında nazil olmuştur. Hadisi ş.de de Rasülullah s.a.v. ” Nebiler ve Rasüllerden sonra, güneşin üzerine doğup battığı hiç bir erkek yoktur ki Ebu Bekir’den üstün olsun”.
Yani Peygamberlerden sonra en fazıletli zat odur demektir. Diğer bir hadisi ş.de de: “Ümmetimin en hayırlısı Ebu Bekir’dir. Sonra Ömerdir.” buyurmuştur.
Onu överken yine buyurdular ki: “Eğer ben Rabbimden başka bir Halil (dost) ittihaz etseydim, elbette Ebu Bekr’i dost ittihaz ederdim. Lakin o, dinimde ortağım, mağara da sohbet arkadaşım Ve ümmetimin Halifesidir”.
O arkadaş ki, müşriklerin şerlerinden kurtulup İlahi emri ifa etmek için hicret esnasın da, Rasülullah Efendimize mağara arkadaşlığı etmiş. Onun için bize ders olacak nice eziyetlere katlanmıştır. Bunlardan birisini yazalım ve hep beraber okuyalım.
Sıddıkı Ekber r.a. Rasülullah s.a.v. İle mağaraya gireceklerinde, önce Sıddıkı Ekber efendimiz girdiler. Eza verecek şeylerin boşalması için. İzarın’dan (gömleğinden) bir pança yırttılar ve oradaki gördükleri deliğe soktular tıkadılar. Bakı kalanını da ayaklarının altlarına serdiler. Sonra Rasülullah Efendimiz girdiler. Efendimiz s.a.v. başını Sıddıkı Ekber r.a.ın dizine koyarak uyudular.
Sıddıkı ekber Efendimiz ise, Rasülllah s.a.av.i rahatsız olmasın diye ne kadar hareket etmemeye çalıştıysa da dayanamayıp dizini hareket ettirdi. Çünkü ayağını yılan sokmuştu. Ve gözyaşları Rasülullah s.a.v. in yüzüne düşünce, Efendimiz: Sana ne oldu ya Eba Bekr?
Dedi ki; ısırıldım Ya Rasülellah s.a.v. babam anam sana feda olsun.
Bunun üzerine Rasülullah s.a.v. tükrüğünü yılanın soktuğu yere sürdü ve ağrı acı hemen gitti. Sonra bu durum bozuldu. Ağrı yeniden geldi. Denildi ki bu onun ölümüne sebep oldu. Bozulma durumu, mağaranın dışında hayatının son zamanların da olduğu kasdedilmektedir. Allah en iyi bilendir. (Devam edecek)