
Cesaret Tepe- Korku Deresi Mehmet Çavuş Anıtı
Mustafa Özyurt
Değerli okuyucularım, Çanakkale muharebeleri denince mananın maddeye galip geldiği muharebeler akla gelmelidir. Yedi Mehmetler hikâyesi bize neler anlatıyor dinleyelim;
20. Alayın 7 Mehmet mangası da denen bir askeri birliğe komuta eden Bigalı Mehmet Çavuş, Cesaret Tepeye düşman ayağı bastırmamakla ünlü bir şehidimizdir. Lağım Atığı ile şehit edilmişlerdir. Anıtı 1934 yılında yapılmıştır. Bu 7 Mehmetler; Balıkesirli pehlivan Mehmet, Karamanlı Keli Mehmet, Maraşlı Balı Mehmet vardı, Aydınlı efe Mehmet vardı, Vakfı Kebirli Taka Mehmet vardı, hepsinin ayrı ayrı lakabı vardı. Ama onların hepsi burada patlama merkezinde hepsi burada şehit olmuşlardır.
Aşağıda Anafartalar köyünden çoban Mustafa buradan geçenken koyunları keçileri şurada iki selvi’nin yanından geçerken ayrılıyorlar. Çoban Mustafa bunu görünce bunda bir iş var diyerek Anafartalar köyüne gelir. Köyde gördüklerinden bahseder. Bunun üzerine köylüler, hep beraber toplanıp giderler ve buracıkta ufak bir çukur kazarlar. 27 sene geçmiş aradan. Bir Mehmetçiğimiz uyuyor. Hiçbir bozulma yok. Tebessüm ediyor adeta pantolonunu bağlamış, boynun da künyesi. 27. Alaydan Mehmet çavuş. Onu buradan alıp şu karşı taraf da Anafartalar köyüne götürmek isterler. Yani orada Anafartalar şehitliğine defnedecekler. Tam o sırada iki Selvi ağacı! Ellemeyin, götürmeyin şehidimizi dercesine eğilirler. Ve ondan sonra şehidimizi yerinden kaldırmazlar. Ve bugünkü mevcut abideyi dikerler.
1960 yılına kadar Çanakkale zaferi törenleri burada yapılırdı. 1960 yılında büyük abide yapılınca törenler orada yapılmaya başlanmıştır. Buraya 1960 yılına kadar ülkemizin en güzel hafızları, mevlithanları her 25 Nisanda 10 Ağustos da buraya gelir. Burada mevlitler okutulur, şehitlerimizi anardık. Onun için buranın havası bir başka. Buranın havasını başka olduğunu bir başka hadise ile anlatıyorum.
Burada 1941-1942 yıllarında askerlik yapmış olan Mustafa sağlam adında bir gazimiz anlatıyor:
Kumandanım beni buraya nöbetçi olarak koydu. Ve bak Mustafa oğlum bu tepenin altında yüzlerce şehit yatıyor. Sakın tuvalet ihtiyacın olursa buraya öyle bir şey yapma. Git demiş derede ihtiyacını gider ama sakın burayı pisletme!. Baş üstüne kumandanım dedim. Ben zaten namaz kılan bir insanım. Ve bir taraf da abdest aldım burada namaza durdum. Secdeye gittiğim de toprağın altından nasıl sesler geliyor, bağırış sesleri, tekbir sesleri savaş naraları geliyor toprağın altından. Başımı kaldırıyorum bir şey yok. Secdeye gidiyorum aynı sesleri duyuyorum korka korka namazımı zor kıldım diyor. Sabahleyin de kumandanım sordu. Mustafa çavuş, nöbet nasıl geçti deyince, gördüklerimi anlattım, korktuğumu söyledim. Komutan;
Yavrum, sana dedim işte, orada yüzlerce şehit var, anladın mı şimdi demiş. Çok iyi anladım kumandanım ama benim askerliğim bitiyor. Bana müsaade edersen askerliğimin son nöbetini burada tutayım diyor. Orda bir kuran okuyup öyle gitmek istiyorum.
Kumandan, tamam evladım. Son nöbetini oraya yazıyor. Geliyor Mustafa çavuş. Burada başka kimse yok ki. Sadece şehitlerimiz var. Yanında getirdiği küçük kuranı kerimi açmış başlamış okumaya. Okumaya başladım ama sağıma bir kişi geldi soluma bir kişi geldi derken koca bir daire olduk. Kuranı bitirdim dua yapıyorum. Âmin âmin dediler. Dua da bitti. Yanımdaki döndü” Evladım askerliğiyin son gününde bize çok güzel bir ziyafet çektin. Biz senden çok memnun olduk haydi bahtın açık olsun dediler ve şehitlerimiz hepsi birden kayboldular diyor. Onun için burası çok maneviyatlı bir yer. Onun için biz bir kısa hatim okuyarak şehitlerimize gönderelim. (Devam edecek)