
Cennet yurdumuzun doyulmaz güzellikleri
Mustafa Özyurt
Maneviyat erlerinin manevi iklimlerinde dolaşırken, onlara inen füyuzatı ilahiden o iklimde dolaşanlarda muhakkak niyetlerine göre nasipleneceklerdir. O tatlı havayı teneffüs ederken, tabiidir ki, dünya nimetlerinden de meşru ölçülerde faydalanmak lazımdır. Biz de bu düşünce ile Aziz Mahmudu Hüdaî hazretlerinden direksiyonumuzu ÇAMLICA TEPESİNE çeviriyoruz.
Çamlıca Tepesi, güzel İstanbul’umuzun eşsiz bir incisidir diyebiliriz. Bu tepe, Anadolu yakasında, İstanbul un Üsküdar ilçesinde, Altuni zade ve kısıklıyı geçtikten sonra, sağ tarafınızda küçük çamlıca, sol tarafınıza büyük çamlıca kalır. Çamlıca Tepesine çıkıp İstanbul’u doya doya seyredebilirsiniz. Ama seyretmeye doyabileceğinizi hiç sanmıyorum. Zira Çamlıca tepesinden baktığınız zaman bir başkadır İstanbul!
Tepeden doğu istikametine baktığınız zaman Anadolu yakasında bulunan her türlü manzara, Marmara denizi, adalar karşınızdadır. Kuzeye doğru yavaş yavaş seyrederseniz, Karadeniz istikametinde ki ormanları, gökyüzünün mavisiyle karışmış yeşillikleri görmeye doyamayacaksınız. Tekrar batıya doğru yönünüzü çevirdiğiniz zaman, dünya coğrafyasında İstanbul un değerinin ne olduğunu anlamakta zorluk çekmezsiniz. Bir bakarsınız Boğaziçi yani İstanbul boğazı, etrafında tarihi değerlerimiz, Karadeniz’den Marmara’ya, Marmara’dan Karadeniz’e akan deniz trafiği, boğazın eşsiz manzarası sizi büyüleyecektir.
Güneye doğru yönünüzü çevirin, Trakya tarafındaki tarihi değerlerimizin derinliğine doğru hayal dünyanızı İstanbul’un fethine doğru lütfen götürün, o tarihi gerçeklere öyle nazar edin. Haliç, Galata köprüsü, Boğaziçi ve Fatih sultan Mehmet köprüsü, tarihi Topkapı Sarayı, boynu bükük Ayasofya Camii( eski tabirle ve bizim gönlümüzdeki Ayasofya), Marmara denizinde yüzen koca koca gemiler. Kimisi balık avlamak için teknesini irdirmiş ağlarını denize açmış. Kimisi, kim bilir dünyanın hangi ülkesinden yük ve ya yolcu taşımaktadır. Ama bilinen şudur ki, her birerleri Cenabı Allahın “ Biz sizin için gemileri emrinize kıldık ki onunla engin denizlerde kolayca yük taşıyın diyerek denizleri de sizin emrinize âmâda kıldık” ayeti celilesinsinin emri iktizasınca yüzüyorlar ve ekmek kapısı olarak düşünüp didindikleri gemileri ve insanları görürsünüz!
Belki de o gemilerde taşınanlar bizim soframıza gelmektedirler. Ve ya başka ihtiyaçlarımızda o gemilerin taşıdığı malzemelerden istifade etmekteyiz, kim bilir? Yani bu gördüklerinizin hepsi cennet yurdumuzun, paha biçilmez görmeye doyulmaz güzellikleridir. Bu güzel şehrimizin, deniziyle, karası ile güzel manzaralarına bakarak, kahvaltımızı keyfle yaptıktan sonra, İSTANBUL BOĞAZINA iniyoruz.
Kur’anı Kerimin birçok ayetlerinde de beyan edildiği üzere yani “ Biz, iki deniz birbirine mülaki olurlar da karışmazlar. Onların aralarında bir perde oluşturulur “ buyurması ile kudretini gösteren Allahımız! Karadeniz’i Marmara Denizine boğazlar vasıtası ile akıtmakta. Ve lakin onları, bir birine karıştırmadan, ilahi program üzere hareket ettirmektedir. Hem de biri üstten biri alttan akmaktadır. Bu bilimsel bir hakikattir. İnkârı mümkün değildir. Bu ne büyük kudret, bu ne yüce hareket!
İşte İstanbul boğazını gören, bu ilahi gücün varlığını gören gözleri ile müşahede etmiş olur. İstanbul’umuzun maddi ve manevi iklimi içerisinde; Yıldırım Bayezid Hanın yaptırdığı ANADOLU HİSARINI ve karşısında hala canlılığını koruyan Hazreti Fatihin inşa ettirdiği RUMELİHİSARI sizi bütün ihtişamı ile Yıldırım Bayezid’in ve Fatih Sultan Mehmed Han’ın dönemine götürüp, sanki size o zamanı yaşatacaktır onları seyrederken.
Boğazın kuzeyine doğru gittiğimiz zaman Beykoz semti ve yukarısında HAZRETİ Yuşa’nın yani Musa Peygamberin yeğeni ve komutanlarından Yuşa peygamberi ziyaret ediyoruz.
MÜSLÜMAN TÜRK MİLLETİNİN GÖNÜL BAĞLARI
Hele bu Yuşa Tepesinin zahiri ve manevi cephesini düşündüğünüz zaman, o zümrüt yeşillikler, muhtelif ağaçların güzellikleri içerisinde bu peygamberin türbesinin BOĞAZIN KOMUTANI BENİM (manevi büyüğü manasında ) size, hoş geldiniz dercesine sizi karşıladığını hissedeceksiniz. Bu tepeden de Boğaziçi ve etrafında ki hareketlilik, bu türbeye gelen ziyaretçi bolluğu. Bu vaziyet, Müslüman Türk milletinin geçmiş ve geleceğinde büyüklerine hiç bir zaman gönül bağlarını koparmayacağını göstermektedir. (Devam edecek)