Mustafa Özyurt

Çağrı Bey (2)

Mustafa Özyurt

Nice İslam âlimleri ve velileri yetişti:

Bugünkü yazımıza da Davud Çağrı Beyle devam edelim. Dünya makamı ve mevkilerini gönlünden çıkarıp, gurur ve kibire kapılmadan yapılan hizmet verimli olur. Ve hedefini bulur.

     Davud Çağrı Bey; azimli, soğukkanlı, son derece cesur, ileri görüşlü, Türk tarihinin yetiştirdiği büyük kahramanlardan olup, son derece adil, dürüst bir insandı. Türkleri bir bayrak altında toplamak ve İslam’a hizmet etmek gayesiyle yanıp tutuşan merhametli bir kimseydi. Dahî bir komutandı. 1016 senesinde, İslam’ı yaymak için, Bizans ülkelerine doğru yola çıktı. Horasan bölgesinde yaşayan Türkmenleri de toplamak suretiyle ilerledi. Batıya ve güney batıya doğru ilerleyerek Anadolu’nun Müslüman Türklere güzel bir yurt olacağına kanaat getirmişti. Çeşitli ülke ve kavimlerle yaptığı savaşlarda başarılarından sonra, egemenlik ve hâkimiyet üzerinde mahareti ve üstünlüğü ispat edilince hükümdarlığını ilan etti. Bu elde ettiği zaferlerle de Selçuklu Devleti’nin temelini atmış oldu.

   Dünya makam ve mevkilerini gönlünden çıkaran Davud Çağrı Bey, bir gurur ve kibire kapılma korkusundan, hükümdarlık hakkını kardeşi Muhammed Tuğrul Bey’e verdi. Kendisi ona bağlı bir komutan olarak vazife yapmaya devam etti.

Gaznelilerle yapılan Dandanakan Muharebesi, Türk tarihinde; Malazgirt Zaferi ve İstanbul’un fethi gibi önemlidir. Bu zaferi elde eden Çağrı Bey’dir.

     Asırlardır kapalı kıtalarda dolaşan Oğuz Türkleri, Dandanakan Zaferi ile açık denizlere inme imkânı bulmuşlardır. Böylece Selçuklu Devleti kurulmuş, Türklerin düzenli bir şekilde yeni bir vatan tutmasına sebep olunmuştu. Bu bakımdan Davud Çağrı Bey’in İslamiyet’e yaptığı hizmet pek büyüktür. Dandanakan Zaferiyle de pek çok Türkmen beyi Selçuklulara katıldı.

     Çağrı Bey’in 1044’de hastalanmasını fırsat bilen Gazne sultanı Mevdud, Belh ve Tuhâristan’ı geri almak üzere harekete geçti. Çağrı Bey, henüz çocuk yaşlarında bulunan veliahdı Alparslan’ı sultan Mevdud’un üzerine gönderdi. Alparslan Selçuklu ordusunun başına geçip Belh’e geldi. Müthiş bir meydan savaşı ile Gazne ordusunu bozguna uğrattı. Gaznelileri Belh ve Tuhâristandan çıkardı. Oğlunun başarısını işiten Davud Çağrı Bey, sevincinden hasta yatağından kalkıp sıhhate kavuştu. Bu şehirlerin ve bazı şehirlerin idaresini Alparslan’a verdi. Bu şekilde horasan yönetimini nizam altına aldı.

   Davud çağrı bey, Karahanlılar ile yaptığı antlaşmadan sonra, Ehl-i sünnet düşmanı bozuk itikadlı Büveyhoğullarına karşı bir ordu hazırladı. Ordunun başına oğlu Kavurd beyi geçirerek, Eshab-ı kiram düşmanı Büveyhîlerin üzerine gönderdi. Bu sırada Büveyhoğulları hükümdarı Ebu Kalicar ölmüştü.(1048). Kavurd Bey, ordu ile seneler süren uzun çarpışmalardan sonra, Kirman ve Sistan bölgesinde yaşayan bozuk itikadlıları temizledi.

    Gazneliler’le aradaki düşmanlık ve senelerdir sürüp giden harpler, 1059 senesinde Sultan İbrahim’in Gazne hükümdarı olması ile son buldu. Bu iki büyük Türk devletinin antlaşmaları sevinçle karşılandı. Hindikuş dağları iki devlet arasında sınır kabul edilerek, saldırmazlık kararı alındı.

Davud Bey, yetmiş yaşında olduğu halde, nice İslam âlimleri ve velilerinin yetiştiği Serahs şehrinde 1060 yılında hayata gözlerini yumdu. Ve oraya defnedildi.

Davud Bey, vefatından önce Türk milletine; İran ve yakın doğu ülkeleri gibi çok geniş bir bölgeyi emanet etmiş; ayrıca İslamiyet’i üç kıtada yayacak Müslüman Türkleri i’layı kelimetüllah için cepheden cepheye koşturacak olan Muhammed Alparslan’ı bırakmıştı.

Gelin şimdi bu mübarek büyük Sultan Bey hakkında, büyük veli Ebu Said Hazretlerinin nasihatini hep beraber dinleyelim:

EBU SAİD HAZRETLERİNİN NASİHATI

Davud ve Tuğrul Bey’ler, âlim ve evliyaya çok hürmet eder, onların dualarını alarak işe başlarlardı. Yine bir gün Meşhed’e gidip zamanın büyük velilerinden Ebu Said Ebil-Hayr Hazretlerinin huzuruna vardılar. İki kardeş, bu büyük âlime selam verip elini öptüler. Hizmetine âmade olduklarını bildirip duâ istediler. Ebu Said Ebil-Hayr Hazretleri bir müddet başını önüne eğip mürakabe ettikten sonra: “Çağrı, sana Horasan sultanlığını; Tuğrul, sana da Irak sultanlığını verdim!” buyurunca yanından sevinçle ayrıldılar. Allahü Teala’nın izniyle o büyük velinin duâlarının faydalarını bizzat müşahede eden Çağrı Bey, zaman zaman mektup yazarak ondan nasihat isterdi. Ebu Said Ebil-Hayr da ona mektupla cevap verirdi. Bir mektubunda Çağrı Bey şöyle nasihat buyurdu:

    “Bismillahirrahmanirrahim, aziz ve cilil olan Allahü Teâlâ büyük kumandan muzaffer padişah Çağrı Bey’i kendi himayesi altında bulundursun, nefsine ve mahlûklara bırakmasın! Hep razı olduğu, beğendiği şeyleri ihsan buyursun!  Kıymetli kumandan, muzaffer padişah Çağrı Bey’in mektubu geldi. İçindekileri okuduk. Muradlarınız, maksadınız anlaşıldı. Arz ettiğiniz özürler, makbulümüzdür. Allahü Teâlâ’nın da, özürlerini kabul buyurup, dünya ve ahirette musıbetlere uğramaktan muhafaza buyurmasını ümid ederiz. Dünyâ ve âhiret salâh ve saadetine vesile olacak şeyleri yapmaya muvaffakıyet ihsan etsin. Elhamdülillahi vahdehû la şerike lehü...”(t.g.T. Sult.s.230) Yeni rehber ansiklope; cd-3,sh.19

Kıymetli okuyucu kardeşlerim, sultanların başarılarının arkasında kimlerin olduğunu bu duâ ve nasihatler ve bu duâ ve nasihatlerin sahiplerinin ne kadar dahlü-tesiri olduklarını anlamakta ümit ederim zorluk çekmediniz. Tarihine değer vermeyen milletlerin, doğrudan veya dolaylı olarak başka milletlerin mahkümiyetinden kendilerini kurtaramayacakları izahtan varestedir. (Devam edecek)

 

Yazarın Diğer Yazıları