Mustafa Özyurt

Bizde Bir Emânet Var

Mustafa Özyurt

Bu günlerde Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî hazretleri, halîfelerinden Abdullah Mekkî Efendi’yi Anadolu’ya göndermişti. Abdullah Mekkî Efendi, Erzurum’a uğramış, sonra Erzincan taraflarına yönelmişti. Erzincan’a yaklaşınca, yanındaki arkadaşlarına; “Mevlânâ Hâlid’in (rahmetullahi aleyh) bize ta’rîf eylediği memleket, Allah bilir ya burasıdır. Burada bir zâtın bizde emâneti vardır” demişti. Abdullah Mekkî Efendi, Erzincan’ı şereflendirince, insanlar akın akın ziyâretine geldiler. Gelenler arasında Terzi Baba da vardı. Abdullah Mekkî Efendi, ilk defa gördüğü Terzi Baba içeri girince ayağa kalktı. Da’vet edip yanında yer verdi. Hiç kimseye yapmadığı iltifâtı Terzi Baba’ya yaptı. “Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî hazretlerinden bizde bir emânet var. O emânete seni müstehak gördüm. Bu emânet sana çok menfaatler sağlar. Kabûl edersen sana teslim edeyim” dedi.

Terzi Baba da; “Siz bilirsiniz efendim, maddî menfaatse; dünyâ için Allah demem” cevâbını verdi. Abdullah Mekkî Efendi bu cevâbı alınca; “Oğlum, sen bulacağını buldun. Teslîm edeceğim emânet seni dünyâ sevgisinden kurtarmaktan başka birşey değildi” buyurarak, Terzi Baba’ya himmetle nazar edip, emâneti tevdî etti. Şâh-ı Nakşibend Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin yolunda terbiye edip, kemâle ermesine vesile oldu.

Terzi Baba’ya hilâfet verip, Allahü teâlânın kullarına, Allahü teâlânın dînini öğretmek ve ma’rifetullaha kavuşturmak vazîfelerini verdi. Bunun üzerine, Terzi Baba’nın hâli derhal değişti. Ma’nevî feyzler deryasına daldı. Bu hâdiselerden sonra, Terzi Baba’nın yüksek derecesi halk arasında duyulup, yayıldı. Zamanla Terzi Baba’ya bağlanan talebelerin sayısı günden güne arttı. Bu hâli çekemeyen kimseler, onun hakkında dedikodu etmeye başladılar. “Ümmî bir câhilin başına bu kadar insan toplanmış” diyorlardı. Hattâ ilimden biraz nasîbi olanlar da, bu gibi sözleri söylemeye başlamıştı. Bunun üzerine beldenin müftîsi, Terzi Baba’yı imtihan için da’vet etti. Maksadı ise, Terzi Baba sorulan suâllere cevap veremeyince, cehâletini anlayıp, insanları irşâd da’vâsından vazgeçmesini te’min etmek idi.

KUDRET SIFATINI

Terzi Baba, müftî efendinin da’vetini kabûl edip gitti. Orada büyük bir ilim meclisinin toplanmış olduğunu gördü. Müftî efendiye kendisini niçin da’vet ettiğini sorduğunda, müftî efendi ona; “Biz seni imtihan için da’vet ettik. Hakkınızda birçok dedikodu yapılıyor. Buna son vermek lâzım geldi. Biz size ba’zı suâller soracağız. Siz de cevap vereceksiniz” dedi. Sonra Sıfat-ı sübûtiyyenin kaç tane olduğunu ve daha başka suâlleri sordu.

Terzi Baba büyük bir hakîkati ortaya çıkarmak için; “Allahü teâlânın, bu şehirde yaşayanlara göre yedi, diğer beldelere göre sekiz tane sıfat-ı subûtiyyesi vardır. Bu beldeye göre Allahü teâlânın Subûti sıfatları şunlardır: ilim, Semi’, Basar, irâde, Hayât, Kelâm ve Tekvin. Bu şehre göre Allahü teâlânın Kudret sıfatı yoktur. Çünkü bu şehir insanları Allahü teâlânın Kudret sıfatını inkar etmektedirler. Eğer bu şehrin insanları Allahü teâlânın Kudret sıfatına inansalardı, Allahü teâlâ bir ümmî kulunda, insanlara doğru yolu gösterme kabiliyetini yaratmaya kadirdir, derlerdi” cevâbını verir vermez, orada bulunanlar, Terzi Baba’nın ilm-i ledünnîye sahip, kâmil bir zât olduğuna kanâat getirip, hemen ellerine kapanarak af dilediler. Ona gereken ikram ve hürmeti gösterdiler.

Terzi Baba, ilâhî aşk ile dolu adetâ ikinci bir Yûnus Emre’dir. Tasavvufun hakîkatlerine dâir, “Miftâh-ül-kenz” isminde manzûm eseri çok meşhûrdur. (İslam alimleri ansiklopedisi) O eserden ba’zı bölümler:

Kimi söyler Arabca hem maksadın, Kimi Fâris kimi Türkçe kelâmın.

Bu bende iktidarım yok Arabca, Lisân-ı Türkî ile dedim acabce.

Ne ilmim var, Şeri’den edem sözler, Eğer Allah kılarsa ger inâyet,

Verir kullarına türlü hidâyet.

***

Bu insanın ulu düşmanı dörttür, Ona kim ki karşı olsa merttür.

Halas oldunsa bu dört şeyden ey can,Vücûdunda olursun gizli sultân.

Büyük düşmandır emmâre nefsin, Kötü yârene olma hiç mukârin,

Düşmanlık edecektir sana yârın. İyilerle konuş dâim yakın ol,

Pak edip kalbini dâim selîm ol. Eğer kullukta dâim olsa birkes,

Ona hadim olur dünyâ ve herkes. Sinek kanadına değeydi dünyâ,

İçirmezdi suyu küffâre Mevlâ. İki aç kurt girerse eğer sürüye,

Kırar cümlesini koymaz geriye. Hadîs-i kudsîde buyurdu Mevlâ;

“İki sevgi birikmez kalbde asla.” İkisi cem’ olup durmazlar asla,

Onlardır hubb-i dünyâ, hubbi-Mevlâ. Nitekim su ile ateş yığılmaz,

ikisi bir çanakta cem’ olunmaz. Îmân:Ne noksan olur îmân ne ziyâde,

Edip ikrâr-ı tasdik altı şeyde. Yalan ile îmân cem’ olmaz asla,

Birikmez ikisi bir kalbde kellâ. Mezhepler:Ebu Mansûr’dur ser mezhebimiz.

İmâm-ı a’zam oldu hem amelde, Başta gelen imamlardan ilimde.

Bu ikisidir ser (baş) mezhebimiz, Amelde i’tikâdda uyduğumuz.

Bu dört mezheblerin cümlesi haktır, İmâm-ı a’zamın ki hem ehaktır.

Kudret Sıfatı:Kemâl-i kudretine engel olmaz,

Hüdâ hiçbir işinde âciz olmaz. Kimisi oldu âlim kimi câhil,

Kimisi oldu agâh kimi gâfil. Kiminin rızkını bol verdi Rezzâk,

Kimisini fakir halk etti Hallâk. Ki her kimi görürsen sen Hızır bil,

Gözetle her geceyi sen Kadîr bil. Habîbine salât ile selâmın,

Oku kim sen şefaat ede yârın. İlim:Gel ey Vehbî ilim nedir beyân et,

Murâd nedir ilimden sen ayan et. İlimden çok kelâmlar söylemişler,

Ki her biri şekerler çiğnemişler.

Duâ Bahsi: Kabûl etsin Hudâ dirsen duâmı, Duâda it salât ile selâmı.

Duânın pes kabûlüne sebepdir, Salât itmek duâda pek edebdir. (Sefînet-ül-evliyâ cild-2, sh. 183) 2. Osmanlı Müellifleri cild-1, sh. 50) (Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları