
Biz Hatalı Yolda İmişiz
Mustafa Özyurt
En sonunda veziri, işin aslını öğrenmek için gönderdi. Yanında da hediye olarak katran ile bise yükleyip adamlarıyla yola çıktı. Seydişehir'e vardıklarında Beyşehir'den gelen hemşehrileri onları karşılayarak bu zatın büyük bir veli olduğunu, dünya saltanatında gözü olmadığını söylediler ve getirdikleri hediyeleri takdim etmemelerini tavsiye ettiler.
Veziri Harun Veli Hazretleri'ne geldi. Gördüğü kerametler üzerine o da âşık olup hazretin talebeleri arasına karıştı.
Ancak Harun Veli Hazretleri vezire: - "Ey vezir! beyine git benden selâm söyle, yerinde sağ olsun. Bizim için keder çekmesin. Onun düşündüğü işlerle ilgimiz yok. Biz bütün hizmetimizi Allah rızâsı için sarf ediyoruz. Geçici şeylere iltifât edecek vaktimiz yok." dedi. Vezir özür beyan edip yanında kalmak istediğini söyledi. Kabul olundu. Kendisi ile gelenler elleri boş döndüler.
Harun Veli, onları huzurlarına kabul ettiğinde getirdikleri hediyeleri sorar. Vezir hayretler içinde kalır. Çünkü kimseye bir şey dememişlerdi. Daha sonra Harun Veli, her birinin içine biraz su atınca, biri saf bal, öteki de yağ oldu. Bu durumu gören vezir, "biz hatalı yolda imişiz," diyerek özür diledi ve şeyhe mürit oldu. Vezir, Yanındaki adamlarını tulumlarla, hediyelerle birlikte geri gönderdi. Duruma hiddetlenen Eşrefoğlu, askerlerini toplayıp Harun Veli'nin kurduğu şehri yıkmak üzere yola çıktı. Adamlarını toplayıp meşverette bulundu.
O büyük zât bu isteği kabûl edince,. Adamların yanında veziri görmeyen Eşrefoğlu'nun canı sıkıldı. Hem de gönderdiği hediyeler geri gelmişti. Eşrefoğlu gelenlere olanlar hakkında suâller sordu. Onlar da; "Efendim! Veziriniz orada kalıp, hizmetkârlık yapmayı vezirliğe tercih etti. Seyyid Hârun bu tulumların içine su atıp bizimle geri gönderdi. Eşrefoğlu gazaba gelip; "Getirin şu tulumları bir görelim." dedi. Tulumlar getirliip açılınca, herkes hayretler içinde kaldılar. Zîrâ birini bal, diğerini yağ olmuş gördüler. Yine de buna büyü dediler.
Gayrete gelen Eşrefoğlu, askerlerini hazırladı. Hârun Velî'nin yaptıklarını yıkmak için yola çıktı. Eşrefoğlu adamlarını toplayıp meşveret etti. Sonunda:
"Önce eski veziri çağıralım o ne derse ona göre hareket edelim." diye bir karâra vardılar. Velvelid iline geldiklerinde eski vezire adam göndererek; "Bugün biz Seyyid Hârun'i ziyârete geldik. Gel bizim rehberimiz ol." dediler.
Vezir, hükümdarın huzuruna çıkınca, "Harun Veli'nin dünya saltanatında gözü olmadığını, tacını tahtını terk ederek yollara düştüğünü, aldığı ilahi emir gereğince bu şehri kurduğunu" söyleyerek Eşrefoğlu'nu kararından vazgeçirdi. Harun Veli'yi ziyarete gelmesini, yanında çok az asker bırakarak diğerlerini şehrin dışında bırakmasını, Vezir bu isteklerine herhangi bir cevap vermeden Hârun Velî'ye; "Efendim! Eşrefoğlu Mehmed Bey sizi ziyârete gelmiş, bendenize adam göndermiş, gelsin ziyâretimize kılavuz olsun demiş, ne buyurursunuz." diye sordu.
Hârun Velî de izin verdi. Vezir, Eşrefoğlu'nun muazzam bir kalabalık ile geldiğini görünce; "Ey sultan! Bu nasıl harekettir? Bir Hak dostuna bu kadar askerle niçin geldin? Yoksa niyetin başka mıdır?" diye sordu. Eşrefoğlu; "Evet bizim yola çıkışımızda ilk niyetimiz öyle idi. Fakat yolda bir fikir bize mâni oldu. Şimdi niyetimiz dostluk ziyâretinden başka bir şey değildir. Ne yol gösterirsen ona göre gidelim, hattâ askerimin atlarını bile vermek niyetindeyim." dedi. Vezir; "Ey Sultan! Bu velîye gâibden bir ses gelip; "Yâ Hârun! rum'a git, Küpe Dağının doğu tarafına bir şehir kur. O şehir halkı sâlih ola. Şakî olanların sonu hayr olmaya." demiş.
Bu ilâhi ilham ile buraya gelmiş. Ne olur sultânım. Allah dostuna alçak gönüllülük lâzımdır." dedi. Eşrefoğlu; "Ne şekil bir alçak gönüllülük yapalım." diye sorunca vezir; "Efendim kendiniz arkanıza bir büyük taş alın. Cümle asker de size uyarak, her birisi arkalarına birer taş alsınlar. O velînin yaptığı kalenin etrafına koysunlar. Sen de o zâta; "Mübârek olsun kolay gelsin." diyesin." dedi. Eşrefoğlu bunu makul karşılayıp, askerlerine; "Hepiniz arkanıza birer taş alın." diyerek kendisi de büyük bir taş alıp Hârun Velî'nin inşâ ettiği kalenin etrâfına geldiler. Bunu görenler hemen gidip Hârun Velî'ye; "Beyşehir beyi Eşrefoğlu, bütün maiyeti ile arkalarında taş getirmişler, ne buyurursunuz?" dediler. Hârun Velî; "O taşları koyun, lâkin bu hiç iyi bir şey olmadı.
Zîrâ, zorla güç ile getirdiler. Bu kale tez harâb olsa gerek. Gerçi dünyâ fânîdir. Harab olmak revâdır." dedi.Eşrefoğlu, Hârun Velî'nin huzûruna gelip büyük bir edeble elini öptü ve sohbetini dinledi. Eşrefoğlu'nun yanında değerli âlimler de vardı. Hârun Velî cemâate gözlerinizi yumun dedi. Hepsi gözlerini yumdular ve Allahü teâlânın izni ile Cennet'i gördüler. Bu esnâda Hârun Velî; "Ey müslümanlar! Görün ibret alın. Böyle ebedî ve sonsuz Cennet nîmetlerini, fâni dünyânın geçici nîmetlerine değişmeyin.
Eşrefoğlu, Sonunda o da gerçeği gördü ve hazretin yanında yer aldı., Harun Veli'nin huzuruna çıktı. Edeple elini öptü. Beyşehir'den köşk ve bahçeler vakfederek huzurundan ayrıldı ve askerlerini alarak Beyşehir'e geri döndü. Bir vakfiye ya¬zıp Harun Veli Hazretleri'nin istediği yerlerin vakfiyesini yapıp gönderdi. Bu arada şehrin İnşaatı bütün hızıyla devam ediyordu.
Seyyid Harun veli Vefatına yakın halifelerinden bazılarını halkı aydınlatmak için Seydişehir dışına yolladı. Mahmud Seydi'yi Alaiye'ye, Zekeriya baba'yı Manavgat'a, Ali Baba, Gök Seydi, Kilimpûş ve Siyah Derviş'i Teke İli'ne, Akça Baba'yı Germiyan'a, Nasipli Baba'yı Aydın'a, Gök Demir'i Adalar'a, Haydar babayı Rumeli'ne yolladı. Gittikleri yerlerde Hak yolundan ayrılmamalarını, cihatta bulunmalarını ve yoksullara yardım etmelerini tavsiye etti. Bugün Seydişehir'de sadece cami ve hamam ayakta kalmıştır. Kale ve medrese yıkılmıştır. Ruhları şadolsun. (Konya Âlimleri ve Velileri, s.163,Meram Belediyesi Yay, Ağustos 2013/Konya) Diyanet İ. Ans., "S. Harun Veli"Konya Yeni Gün) (Devam edecek)