
Bedir
Mustafa Özyurt
Zihinlerde unutulmayacak hatıralar bırakan savaşlardan biri de BEDİR harbidir. Rasülüllah s.a.v.in ilk gazası’dır. Yüce İslam davası adına bu savaş devrim niteliğindedir adeta. Zira başları gebertilmiş, müminlerin enerjileri katkat artmış, gayret ve cesaretlerinde ihlâslarında kuvvet bulmuşlardı. Ve şimdi BEDİR’i tanıyalım:
Medine-i Münevverinin 160 km. güney batısında, Kızıldeniz sahiline 30 km. mesafede, sebze ve meyvesi bol olan bir yerdir asıl şöhretini Bedir savaşında kazanmıştır. Mekke ordusu Ebu Cehil kumandasında 1000 kişilik. Ebu Cehil de dâhil bu savaşta 70 kişi esir alındı ve 70 kişide öldürüldü. Müslümanlar tarafında ise 14 şehid verildi. Rasülüllahın bu yüksek takdik dehası İslam topluluğunda büyük güven sağladı. Arab yarımadasında itibar çoğaldı. Efendimiz s.a.v. şehitlerin namazını kıldırdı onları defnettirdi. Ehli Bedrin günahlarının Allah tarafından bağışlandığını bildirdi.
Bedir Kabristanlığının girişinde şehitlerimizin adlarının yazılı olduğu bir kitabe mevcuttur. Savaşın geçtiği yerde Müslümanlara yardım için gelen meleklerin hareket ettikleri bir kum tepesi (cebeli Melaike) Mescidi Ariş’in 3 km. kuzeyindedir.
Hicretin 2.senesinde Ramazanı şerif de vuku buldu. “Yakında o cemiyet bozulup arka döndürülürler”. “Yoksa müşrikini Kureyş, biz toplu ve yekvücut yardımlaşır, öcümüzü alır bir cemaatız mı derler” Ayeti Celileleri bu hakikati bize ifade etmektedir.
Ehli islama tarafı bariden yardım geleceği tebşir buyuruldu. Mervidir ki, o esnada misli görülmemiş gayet şiddetli bir rüzgâr çıkıp, göz gözü görmez olmuş bu ise meğer melaike-i kiram ile Cebrail (a.s.)mın gelişiymiş ki, meydanı harbe gelmişler ve alaca atlara binmiş insanlar suretinde görünmüşler ve müşriklere karşı saf bağlayıp durmuşlardır. Bu arada, Süraka isminde bir müşrik önce askeriyle yardıma gelmiş, sonra askerini alıp çekip gitmiş bu hal de müşriklerin paniklemesine yol açmış. Halbu ki, o kişi Süraka’ya kendini benzeten İblis ve avanesi olan şeytanlar imiş. Asıl Süraka’ya gelince;
Daha sonra islamla müşerref olmuş ve böyle bir şeyle karşılaşmadığını beyan etmiştir. Hatta bir ara, Efendimiz (s.a.v.), bir avuç ufacık taşlar alıp “ yüzleri kara ve çirkin olsun”, diyerek düşmanların üzerine attı. Bu mucize-i Muhammedi, müşriklerin bozguna uğramasına yol açtı. Düşman ordusu tezellül yani sarsıntı geçirdi, ama İslam ordusu Efendimizin emriyle hücum ve hamle yaptı.
Ebu cehili öldürmek, iftiharı mucib olacağından, Ashabı kiram gayret sarfetti. Bunlardan biri Abdurrahman i. Avf hz. idi, bu zatı biri yeninden gizlice çekerek ( iki çocuk civan genç) ona “ amca sen Ebu cehili tanırmısın? Bana göstersen a.” demiş ve İbni Avf; ne yapacaksın, dedikde o dahi “ Allah ile ahdettim Ebu Cehili gördüğüm gibi üzerine hamle edip, ya öldüreceğim yahut bu uğurda öleceğim” cevabını vermiş.
Abdurrahman i. Avf “ böyle korkulu bir günde, iki çocuğun arasında kaldım( Afra Hatunun oğulları Muaz ve Muavvez) der ve “ işte aradığınız” diye Ebu cehili gösterir. Hemen ikisi birden fırlayıp, üzerine hamle ederek işini bitirirler. O esnada Rasülüllah Efendimiz “ Acaba Ebu Cehil ne yapıyor, Kim gidip de ondan bize haber getirir” deyince Abdullah i. Mes’ud r.a. koşarak yanına varır ki, can çekişiyor. Sakalından tutar, kafasını koparır Rasülüllaha getirir. Ve bu Zafer haberini Efendimiz Medine-i Münevvereye ulaştırır. Esirlerin kimisinden fidye, kimsinden ise yirmi kişiye okuma yazma öğretme gibi karşılıklar ile muamelede bulunulmuştur.
İslam dininin doğup yayılmaya başladı. Hicaz’da bulunan Mekke-i mükerreme ve Medine-i münevvere şehirlerinin ikisine birden verilen ad. Bu iki şehrin çevresinde belli bir sınıra kadar olan yerlere ’Harem’ denildiği için bu şehirlere iki harem bölgesi anlamında ’Haremeyn’ veya ’Haremeyni’ş-Şerifeyn’ denilmiştir. Mekke-i mükerreme şehrinden biraz daha geniş, sınırları Cebrail aleyhisselamın bildirmesiyle İbrahim aleyhisselam tarafından çizilmiş ve yine onun tarafından dikilen taşlarla gösterilmiş olan alana ’Mekke Haremi’ veya ’Haremü’ş-Şerif’ adı verilmiştir. Hacda ihrama girme yerleri olan ve mikat denilen yerlerle Mekke şehri yani Harem arasındaki alana da ’Hill’ denilmiştir. (Devam edecek)