Mustafa Özyurt

Bayezidi Bestami

Mustafa Özyurt

Bu gönüller sultanı, tarikatı nakşiyedendir. Altun silsiledeki zatmıdır kesin bilemiyoruz. Lakin büyüklerden olduğu kesin. Bu gönüller sultanını ziyaret için, Hatay-Kırkhan ilçesinin hemen yakınındadır türbesine varıyoruz.
Üstün ve kâmil insanları sakın ün, zengin ve ikbal sahibi kimselerle karıştırmayınız. Büyük, kâmil insanlar din ve maneviyat âleminin erleridir. İnsanlık âlemi hakiki ve kâmil büyükleri örnek edinir. Onları reis kabul ederler. Onların eteklerine yapışanlar necat bulur. Selamete ererler.
Bu klavuzlar öyle nurani bir silsilenin halkalarıdır ki, ucu Allah resullerinin Seyyidine (sav.) ulaşır ve dayanır. O Rasülullahın mürebbi ve muallimi ise kâinatın yaratıcısı Hak Teâlâ hazretleridir.
Şimdi o mübarek zatın ibret alacak birkaç menkıbesini anlatalım:
Allah‘ın rahmeti üzerine olsun, bir keresinde Bayezit Bestami, Bağdat’ta müritleri ile bir yere gidiyordu. Bir ara, Şattul’arap’da kurulu bir köprünün üzerinde bir kaç oğlan çocuğunun oynamakta olduğunu gördü. Çocuklar, mini mini bebekler yaparak birine Muhammed, birine de Ayşe adını vermişler ve düğün yapıyorlardı. Bayezid Bestamiyi görünce hemen önüne dikildiler ve kendisine şöyle dediler :
– Ey büyüğümüz bizim düğünümüz var. Buyur. Hz. Muhammed’i evlendiriyoruz. İşte bu Hz. Muhammed‘dir, bu da Hz. Ayşe‘dir…
Fakat Bayezit Bestami, çocukların bu oyunlarını hiç beğenmedi. Peygamberimiz (s.a.v) ile Hz. Aişe‘nin isimlerinin böyle oyuncak bebeklere verilip yerlerde dolaştırılmasını hoş karşılamadı. Sonuç olarak elindeki asa ile iki oyuncağı da köprüden aşağı attı. Ve yoluna devam etti. Evine geldiğinde halvethanesine çekildi. Oturarak murakabeye daldı. bBu esnada Peygamber efendimiz (s.a.v) gördü hemen davrandı ve Allah Resulünün elini öpmek istedi. Ancak Resul aleyhisselam yüzüne bile bakmadı, bunun üzerine Bayezid Bestami çok üzgün niyazda bulundu:
– Ey gözlerimin nuru, ey Allah (c.c) Resulü Ben fakire hiç nazar etmezsiniz, bana kırgınmısınız?
Resulullah (s.a.v) şu cevapta bulundular:
– Beni çocukların elinden aldın, ve de hiç değer vermedin Asanın ucuyla suya ittin. Şimdi de benden itibar görmek mi istersin. Bilemedin mi ki, benim adıma hürmet etmek bana hürmet etmek demektir. Benim sünnetime, benim âdetime benim ahlakıma hürmet etmek, bana hürmet etmek demektir…
Peygamberimiz (s.a.v) Efendimizin bu sözleri üzerine Bayezid Bestami büyük bir hata işlemiş olduğunu anladı. Hemen kalkarak doğruca çocukların oynamakta olduğu yere gitti. Onları buldu ve kendilerine hediyeler vererek gönüllerini aldı.
Burada Efendimizin ikazı hürmetle ve çocukların gönüllerinin kırılmaması ile alakalıdır. Yoksa onların putlarının yapılmasına izin veriyor manasına değildir. Böyle bilinmesinde fayda vardır.
O hazretler, bir yemek gaflet ile yahut öfke ile veyahut zorla pişirilirse, o yemekten kendileri yemedikleri gibi, müritlerine de yedirmezlerdi. Ve buyururlardı ki:
Bir gıda yenecek bir nesne her ne olursa olsun, gaflet veyahut da gazap ile veyahut kerahetle (zorla) meydana gelse, o nesne mekruhtur. O nesnede hayır ve bereket yoktur. Zira ona nefis ve şeytan yol bulmuştur. Elbette ve elbette onu yiyen kimsede mutlaka çirkin bir netice zuhur eder. Bu sebepten, dikkatli pişirilen ve Allah düşünülerek yenen helali halisten hayır doğar. Buyururlar büyüklerimiz.
Hz. Allah bu husustaki anlayışımızı artırsın. (Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları