
Baş Ustasının İsteksizliği
Mustafa Özyurt
Cami Medrese, Türbe ve Hamam'dan meydana gelen büyük bir külliye İnşa ederek adını veren bu Selçuklu Hanımı için bir olay nakledilir. Derler ki; Mahperi Hatun, inşasına başlattığı camiyi hemen her gün ziyarete gelir ve inşaatın nasıl seyrettiğini kontrol eder. Kendi isteklerine uygun bir şekilde yapımı için de hassasiyet gösterir.
Bir gün, yine böyle bir ziyareti sırasında, Caminin baş ustasının isteksiz çalıştığını görür. Sebebini yakınlarına sorar. Aldığı cevap dikkat çekicidir : ''Usta boy abdesti alamadığı için isteksizdir'' Bunun üzerine, camii inşaatını yarıda bıraktırır ve hemen hamamı başlatır. Hamam bittikten sonra da, burada çalışanların her gün sabah akşam yıkanmalarını sağlar. Böylece de adına yaptırdığı eser tamamlanır. Servetini böyle hayırlı bir hizmete adadığı için, günümüzde bile yaşayan Mahperi hatun, Türk kadınının yalnızca evde kalmadığını ve cemiyetimizde önemli vazifeleri üstlendiğini ve servetiyle de hayır kurumları inşa etmek suretiyle insanımıza yardımcı olduğunu simgesinde türbesine defnedilir. Türbe 1249 yılında inşa edildiğine göre, Mahperi Hatunun yaşadığı devirde 13 . Asrın ortalarına rastlamaktadır.
BİZİM TARİHİMİZ GÜZEL İNSANLARLA DOLUDUR
Alaeddin Keykubat, İktisadi ve ticari hayatın gelişmesi için, Türk ve Müslüman tüccarlara, sanatkarlara çeşitli imkanlar tanırdı. Ticaret yolları emniyete alındı. Devamlı fetihlere koştu. İç işlerinin devamlı düzenli olmasını sağladı. Seneler geçtikçe artan nüfus ve beylerin nüfuzlarının artmasıyla, merkezi idarenin oluşmasını sağladı. Devlet ricali arasındaki emniyetsizlik ve hoşnutsuzluğu giderdi. İmar ve mali tedbirlerle nizama ehemmiyet verdi. İsyankar beylerin 24 ünü cezalandırıp, çocukları Taşthane ve Gulamhane(Sultanlara mahsusu ve gayri müslim çocuklarının islama göre eğitildiği yerlerler) mektebine göndererek, terbiyeli bir şekilde yetiştirdi. 1127 senesinde ki, bu hadiselerden sonra, devlet işleri yeni tayinler, yerinde ve isabetli tedbirlerle her bakımdan yoluna kondu.
Bizler nedense Selçuklular üzerinde pek fazla durmadık şimdiye kadar. Halbuki itakadi ve ameli hususlarda İslamın bayrağını yere düşürmeden zamanımıza kadar getiren ve gelmesinde enbüyük emeği geçen onlardır. Ve İslamın bayrağını halef selef olarak Ertuğrul evladı Osman beye teslim etmişlerdir. Onların muamele ve Devlet adamlıklarını izah etmeye çalışacağım.
SELÇUKLULARDA SULTAN HAK VE HUKUK
Selçuklularda Sultan, tabeasının hak ve hukukunu koruduğu gibi memleketindeki yabancı misafirlere de aynı şekilde muamelede bulunup, yerli ve yabancı tüccarların dertlerini dinlerdi.
Tüccarlardan birinin Anadolu selçuklu Devleti sarayına gelerek; “ Haleb’den ve Şam ve Bağdat kumaşlarını denk bağlayıp, bu memlekete(Anadoluya) geliyordum. Ermeni Leon’un hükmettiği yerlerden geçerken, bütün mallarımı soydular. Hayatımı zor kurtardım. Kafir’in Sultan’dan korkacağını düşünerek dergahınızı geldim”, bir başka tacirin de; “Antalya sahillerindenim. Bütün hayatım boyunca ne kazandımsa gemiye yükleyip, deniz seferine çıktım. Mısır’a varıp, kar etmek istedim. Fakat sahilden hücum eden Frenkler (Haçlılar) bizi esir ettiler. Bütün mallarımızı alıp sonra zindana attılar.” şeklinde durumlarını arz etmeleri üzerine, zararları derhal tazmin edilmiştir.
Bahsi geçen tüccarların başlarına gelen ve benzeri menfur hadiselerin eşkıyalar tarafından icra edildiği tesbit edilince bu haremiler eşkıyalar kendi hallerine bunu başarmaları mümkün değildi. Öyle ise bunları hımaye eden birileri vardı. İşte o eşkıya hımayecisi tesbit edildi ve hımayecisi Korakesion (sonradan Kalonoros ) denilen Rum beyliğinden başkası değildi.o havalede Bizansa bağlı tek beylik burası kalmıştı. Ve bu beylik o günkü teröristleri koruyor destekliyor himaye ediyordu.
Binaenalazalik, bu eşkıya yuvası temizlenmesi ve beldenin fethedilmesi kaçınılmazdı yani şart idi. İşte I. Alaaddin Keykubat Sultanımız harekete geçti.
Ve Moğollara karşı şehir kalelerini tahkim ettikten sonra, Hristiyanlardan gelecek tehlikeyi ortadan kaldırmak için, Alanya’nın fethi için, Antalya Subaşısı Mübariziddin Ertokuş ve Esaüddin Ayaz adlı beylerin topladığı bilgiler Sultan’a arz edildi.
Belde, Akdeniz sahilinde siyasi ve ticari önemi haiz, kışı bahar gibi hoş ve şirin, her taraf yeşil ve tabiat güzellikleriyle dolu idi. Kayseri de bulunan Sultan, bütün bilgileri değerlendirdikten sonra, taşradaki Emirlere ve uç beylerine fermanlar göndererek, bütün kuvvetlerinin Konya da toplanmasını emretti.
Cihad haberini duyan Türk beyleri, eğitimli askerleriyle vakit kaybetmeden gelip orduya katıldılar. Hazırlıklarını tamamlayan ordu, 1221 senesinde kış mevsiminde bir sabah tan yeri ağarırken hücuma geçti. Sultanın emriyle, ordunun bir kısmı sahilden, bir kısmı gemilerle denizden, diğer kısmıda kayalık kısımdan şehre yaklaştı. Yalçın kayaları yumuşak kumlar gibi çiğneyen İslam mücühidleri, şehrin karşı tepesine mancınıklar yerleştirdiler.
(Devam edecek)