
Aziziye Tablaları
Mustafa Özyurt
Vakti zamanında Erzurum şehrini korumak için kullanılan tabyaların (Savunma topları) Nene Hatun’un mezarını da içeren en meşhurlarındandır. Kars yolunun geçtiği Hamam Deresi’ni korumak için inşa edilen tabyalarda 1877 – 1878 Osmanlı – Rus Savaşı (93 Harbi) sırasında acı, kanlı çatışmalar yaşanmış. Günümüzde tarihi yapısı kadar şehre hakim bakışı ve doğal güzelliği de derin bir nefes çekip düşünmek için birebir.
Satırını alan satırla, orak bulan orakıyla, tırpanı olan tırpanıyla sopası olan sopasıyla, bıçağı olan bıçağıyla yani her kim ne buldu eline geçirdi ise Aziziyeye koşdu. Üç aylık çocuğunu” evladım seni bana veren Allaha emanetsin deyib çocuğunu bırakarak Aziziye tabyalarına koşdu ve koşdurdu, Erzurum Dadaşlarını taktı peşine Nene hatun!!
Erzurumun Kahraman dadaşıları dayandılar Aziziyeye. İlk hucumda ilk önde bulunanların hepsi şehid oldu. Ama arkadan gelenler yılmadılar saldırdılar. Rus bilmemnelerinin üstüne. Rus kefereleri kalenin içinde şehid ettikleri Mehmedciğimizin kellelerini kesip aşağı atıyorlardı !!
Erzurum dadaşlarının yılmak korkmak diye bir şey yazmıyordu kitablarında. Tam ikibin Rus gavurunu gebertdiler ve bir kısmı kaçarak canlarını zor kurtardılar.
İşte Erzurumlu bu ! Erzurum deyince bu iman şaheserleri akla gelmeli. İman o demek, ahlak o demek, vatan, namus şeref bu demek! Yani Nine Hatun ve erkeğiyle kadınıyle kızıyle Erzurumlu Tarihe destan yazmışlardır. Ruhları şadolsun, cennet mekanları olsun. Bu ziyaret sebebiyle bizler de burada bir nebzecik olsun vefa borcumuzu ödemiş oluyoruz.
Evet bu millete bu ümmete yakışan, zaferden zafere, hizmetten hizmete ve fetihten fethe koşuşturmaktır. Bu zafer bu fetih şu zamanda gönülleri fethetme hizmti düşüncesi olmalıdır. Tıpkı cennet mekan hz. Fatih gibi. Malumdur ki İstanbul dünyanın en güzel ve en eski şehirlerinden birisidir. Burayı almak için bütün dünya devletleri ordularını gönderdiler. İslam ordularıda burayı defalarca kuşattı. Bugün kabri Eyüp Sultanda bulunan Eyüb el-Ensari hazretleride İstanbulun fethine gelen Emevi ordusu içinde idi. Ve burada vefat etti. İstanbul, İslam devletleri için daima fetih arzusunun merkezi olmuştur. Bunun en büyük sebebi, Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi vesellem Efendimizin hadis-i şerifinde İstanbul’un fethihi müjdelemesi idi. Bütün İslam kumandanları İstanbul’u fethedib bu müjdeye nail olmak istemişlerdir.
Peygamberimiz Efendimiz:
“İstanbul elbette fethedilecektir. Onu fethaden emir ne güzel emir(kumandan), onu fetheden asker ne güzel askerdir!” buyurmuşlardır. Ve babası Sultan II. Murat Han da oğluna “Oğlum İstanbul’u al.” Diye vasıyet etmişti. Fatih Sultan Mehmet Han da icabedeni yapmış, 60 dan fazla gemiyi karadan yürütmüştür. Çok büyük bir zoru başararak dünya da kimsenin yapamadığını yapmıştır. İşte nene Hatun gibilerde bu zoru başararak fatihin torunlarına yakışır bir kahramanlık destanı yazdırmıştır.
EBU’L-HASENİ’L-HARAKANİ K.S
Seyahatimiz, gönül sultanlarından bölgesinin manevi bekçisinin medfun bulunduğu yani Ebu’l-Haseni’l-Harakani k.s hazretlerinin memleketi KARS ile ziyaretimizle devam ediyor. Bize göre bu şehrimiz 1000 km. yi geçen uzak bir mesafede olabilir bize. Ama şunu belirtmeliyim ki, gönlümüze uzak değildir ve uzak olmamalıdır. Nakşi büyüklerimizden, Silsile-i Sadatı Aliye büyüklerinden Ebu’l-Haseni’l-Harakani k.s. hazretlerinin varlığı oraya manevi hususda hatta maddi hususda büyük bir zenginlik katmaktadır. Manevi komutanlardan ve o beldenin hakiki bekçilerinden olması hasebiylede ayrı bir önemi vardır. Bu minval üzere seyahatlerinde ziyareti nasib olan o, büyük zatı anlamaya çalışsın.
Kars, 1064 yılında Selçuklular,1535 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarına katılmıştır.
1853 – 1856 Osmanlı Rus Savaşında, Kars’ın Rus ordularına karşı kahramanca savunulması sonucunda; Kazanılan 1855 Kars Zaferi nedeniyle, şehrimize verilen «Kars Zafer Madalyası» aynı zamanda Anadolu’da bir şehre verilen ilk GAZİLİK madalyasıdır.
EBU’L HASAN HARAKANİ TÜRBESİ VE KÜLLİYESİ
Tarih boyunca farklı milletlerin ve inanç gruplarının yaşadığı bölgede çok sayıda kutsal yer bulunuyor. Kars ve çevresindeki kilise, camii, türbe gibi eserler bölgenin zengin kültürel geçmişini simgeliyor. Kars Havalimanı’na da ismini veren ve Anadolu’ya ilk gelen evliyalardan biri olan Ebul Hasan Harakani Türbesi ve Külliyesi, şehrin en çok ziyaret edilen yerleri arasındadır.
Ziyaretimiz esnasında bilgi ve ilmine inandığım bir İlim erbabından aldığım bilgilere göre:
Üçüncü Mura zamanında Lalal Mustafa Paşa, bu civarı imar etmek ister. Ve buraya vazifelendirilir. Bu sırada Lala Mustafa Paşa bir rüya görür. Bu mübarek zatı rüyasında görür. Askerlerden Osman Hafız isminde bir dervişinde rüyasına giriyor bu zatı mübarek. Ve bu zat “Evladım Hafız Osman Paşana söyle benim kabrimi çöpün pisliğin içerisinden çıkarsın, okunan fatihalardan istifade edeyim” diyor. Fakat mübarek zat yerini söylemediği için paşaya cesaret edib söyleyemiyor hafız Osman. İkinci akşamda görünür ve neden paşaya söylemedin” der. Üçüncü akşam tekrar görünür ve yerini tam olarak tarif ederek, Kağızman kapısında tam 22 adım gidersin günbatım tarafına doğru. 22 adımıyın altında benim kabrim var. Şu anda üstü küllerle örtülmüş temizlersiniz diyor.
Rüya netleşince, Paşaya anlatır rüyasını. Ve Paşa başlar ağlamaya. Ve “ Evladım senin rüyanadamı geldi o zat. Ama bana bu kadar açık ve net söylememişti diyor. Tarif üzere kazarlar. Küllerden sonra temiz toprak çıkar ve ondan sonra Somaki mermer çıkar orada” Ve mermerin üzerinde “Menem Seyyid Ebu’l-Haseni’l-Harakanı şehiden” , Yani ben Seyyid ve şehid Hasanı Harakani’yim diyen yazılıdır. Bu yazı ile yerini tesbit etmiş olurlar. (Devam edecek(