
Ayrılık yetmedi mi?
Mustafa Özyurt
Bilâli Habeşî hazretleri, Bir gece rüyasında Resûlullah efendimizi gördü. Sevgili Peygamberimiz kendisine sitem ettiler:
- Bunca ayrılık yetmedi mi, yâ Bilâl? Hâlâ Kabrimi, ziyaret etmeyecek misin?
Zavallı yüreği, duracak hâle geldi. Heyecan ve ter içinde uyandı. Hemen hazırlığa başladı. Şafak sökerken, ince, uzun ve garip deveciğiyle; mübarek Medine yollarına düştü. Biricik Efendisine yaklaştıkça havayı kokluyor, taşları toprakları okşuyor ve gözyaşı döküyordu. Issız çölleri yara yara, Medine'ye ulaştı. O'na rastlayanlar, selâm veriyorlardı. Sonra da yanındakilere diyorlardı ki:
- İşte Bilâl, Bilâli Habeşî hazretleri. Peygamberin Müezzini. O'nun gibi ezan okuyan, bu dünyaya gelmemiştir.
Fakat O, hiçbirini duymuyor, görmüyordu. Sanki çok kuvvetli bir mıknatıs, onu kendisine çekiyordu. Peygamber efendimizin mübarek kabirlerine doğru ilerledi. Yüce makama erişirken; Kur'an’ı Kerim okudu, okudu, okudu. En sonunda, sevgilisinin kabrine kapaklandı, bayıldı. Katmerli gül kokularıyla ayıldığı zaman, başucunda, sevgilisinin sevgililerini görmez mi? Peygamber efendimizin torunları, Hasan ve Hüseyin hazretleri; saçlarını okşuyorlardı. Sanki dünyalar onun oldu. Sarıldılar, kucaklaştılar.
- Ah yavrularım! Ne kadar da Dedeniz gibi kokuyorsunuz! Diye inledi.
Sonra biraz toparlandı:
- Babanız (Hz. Ali) nasıl?
- Babamız seni görmek diler, dediler.
Sonra Hz. Hasan sordu:
- Dedemiz seni de çok severdi. Acaba O'nun hatırı için, bir şey istesek yapar mısın?
Hz. Bilâl çok şaşırdı:
- Bu ne biçim söz! Bu kölenizden ne emredersiniz de, yerine getirmem!
- Bin defa estagfirullah! Fakat bütün Medineliler gibi, biz de senden, bir defa da olsa ezân dinlemek istiyoruz. Ricamız sadece buydu.
- Anam, babam sizlere feda olsun! Başım, gözüm üstüne!
Medineliler ayağa kalktı
Ertesi sabah Bilâli Habeşî, son Ezânını Mescid-i Nebevî'de okudu. Yanık ve hasret dolu sesiyle:
"Allahü ekber! Allahü ekber!" dediği zaman; bütün Medine halkı ayağa kalktı."Eşhedü en lâ ilâhe illallah!" ve "Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah!" deyince kadın-erkek, genç-ihtiyar, çoluk-çocuk, hatta yataklarındaki hastalar bile, sokaklara fırladılar. Sanki Peygamber efendimiz yaşıyor zannettiler.
O günden beri dünyada, bir daha öyle ezan okunmadı. Bilâl-i Habeşî hazretleri de başka ezan okumadı. 641 senesinde Şam'da vefat etti.
Busra
Şamı Şeriften sonra, mümkünse Rasülullahımızın teşrif buyurduğu bu şehride gezmeli. Şam'ın yaklaşık 130 km. kadar güneyinde, Ürdün sınırına yakın bir bölgede olan Busra, Romalılar zamanında yapılmış olan antik anfi tiyatro ile Selçuklular döneminden kalan han ve hamamlar şehrin görülmesi gereken yerlerindendir. Busra, asıl mana ve önemini Peygamberimizin bu beldeyi şereflendirmesiyle kazanmaktadır.
Hz.Muhammed (s.a.v.) 12 yaşında iken amcası Ebu Talip'le bu beldeye gelmiştir. Burada yaşayan Bahira adındaki bir rahip, bu çocuğun peygamberlik nişaneleri taşıdığını amcasına anlatmıştır. Burada bulunan ve Rahip Bahira'nın Hz.Muhammed (s.a.v)'in peygamber olacağını keşfettiği Manastır, hâlâ ziyarete açıktır. Rasulüllah Efendimizin (s.a.)ikinci gelişi, Hz. Hatice validemizin mallarını satmak yani taciri bir sebeple geldi. O zamanda rahip Nastura vardı aynı manastırda. Bu zatta, efendimize aynı şekilde davrandı.
Bahsi geçen rahipler, asıl itibariyle Yahudi âlimlerinden olup, Şamı Şerifde hususiyle bozulan ulema sınıfından rahatsız oldukları için Busra da hayatlarını huzurlu geçirmek ve imanlarını ön plana aldıkları için gelmişlerdir diye kaydedilmektedir.
Hz Peygamber'in konakladığı yer şu anda bir mescid. Şehir demek ki daha taa o zamanlardan ticaret kervanlarının ilgi odağı olmayı hak ediyormuş. İşin en ilginç tarafı ise bu antik şehrin hiç bir korumaya alınmamış olması. Tabi Hz Peygamberin ayak bastığı yerlerde gezmek de ayrı bir manevi coşkunluk katıyor insanı. Bu notu da düşmek gerek.
Malula
Burası antik görünümü ile gezmeye değer bir yer. Hz.İsa ve annesi Hz.Meryem'in 16 yıl yaşadığı, Şam'a 56 km. mesafedeki Hıristiyan köyü Malula'da halen yoğun olarak Hıristiyanlar yaşamaktadır. Hz. İsa'nın konuştuğu dil olarak bilinen ve bu gün tamamen unutulmanın sınırına gelmiş "Aramice" isimli antik bir dil bu beldede hala konuşulmaktadır diye anlatılır. (Devam edecek)