
Ateşte yanan el nur kesildi
Mustafa Özyurt
Kâinatın mürebbisi, ilahi gerçekleri bir kısım kimselerin idrak edebilmeleri için Peygamberlerine mucize gösterme izni vermiştir. Azgın Firavnı ve halkını ilahi dine davetle vazifeli olan ülü’l-azim peygamberlerden olan Musa (a.s.) a da hususi bir mucize salahiyyeti vermiştir ki, onunla nice nasibi olanlar ilahi hikmetten nasiplerini aldılar.
H. Musa’nın babasının adı İmran, annesinin adı ise Yohabet’tir. Annesi Hz. Musayı üç ay emzirdikten sonra Nil nehrine bıraktı. Kız kardeşi Meryem, eliyle saraya getirildi.
Musa a.s. firavuna mucize olarak, sağ elini koynuna soktuktan sonra çıkardı. Mübarek eli, bakanların gözlerini kamaştıran ve etrafı aydınlatan bembeyaz bir nur kesiliverdi. Allahın düşmanına da korku verdi. Tekrar koynuna sokunca normal haline döndü. Firavun, vaktiyle bütün doktorlara tedavi ettiremediği ateşte yanmış bu elin; bembeyaz nur kesilip (yedi beyza) haline geldiğini görünce, büsbütün şaşırdı. Adeta aklı başından gitti.
Firavun’un aklının başından gittiği yerlerden birisi de; Adamlarının, Nil Nehri’nin kenarında buldukları sandukayı açamadıklarını gördü. İlahi mahzara karşısında hayretini gizleyemeyen hanımı Asiye validemiz, elini sandukaya dokununca kolayca açtı. İçinden nur topu gibi bir erkek çocuk çıkınca! Firavun dedi ki;
Bu çocuk benim tahtımı gelecekte yok edecek çocuktur deyip niyetini bozunca! Hanımı Asiye validemiz;
Bey, kâhinlerin sana söylediği zaman üç dört ay evvel değilmiydi? Halbu ki bu çocuk nerde ise altı yedi aylıktır. Güzelde bir çocukmuş, saraya götürüp bakalım bizim olsun der ve Firavnın kucağına uzatır. Firavun ise, kucağına almaz “ öyle ise senin olsun der. Asiye validemiz onun bu tavrına karşılık “Ver bakalım benim olsun “der ve sahiplenir.
Ne hikmettir ki sahiplenmeyi red eden nasipsiz kalır. Sahiplenen Asiye validemiz ise, sahiplenmenin neticesinde iman ile müşerref olmakla mükâfatını alır. Hazreti Asiye’nin kazancı bununla kalmayacaktır. Hatta cennette de Rasülüllah Efendimizin hanımlarından olacağı da İslam tarihinden aşağıda ki satırlardan anlaşılmaktadır.
HAZRETİ ASİYE: Hz. Asiye bakire olarak vefat etmiştir. Hz. Allah, Firavun yanaştığı zaman şeytanlardan birini ona benzeterek, Asiye validemizle ilişki kurdurmamıştır. Hiç çocukları olmadığı da hakikattir. Asiye validemizin güzelliğine vurularak zorla almış, bağlı olduğu içinde tasarruf edememiştir.
Yine buna binaen Hz. Asiyenin, bakire olarak vefat ederek, şahadet rütbesine kavuştuğu ahret âleminde Resulü Ekrem Efendimizin zevcelerinden olacağı rivayet edilmiştir, diye kayıtlarda vardır.
Firavun gibi nasipsizlerden etmeyip, Asiye validemiz gibi ilahi hikmetlerden nasibi bol olanlardan kılsın Rabbimiz..Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zur az demişler.
TATLI DİL
Tatlı dil ve güzel konuşmanın ehemmiyetine gelince: Musa a.s. kardeşi Harun aleyhisselamın konuşması güzel olduğu için, onu yardımcı olarak dilemiş, ona da Peygamberlik verilmesini istemişti. Cenabı Hak, bu arzusunu kabul etmiş ve Firavn’a yumuşak bir dille hitap etmelerini de emretmişti. Bu hususla muhatabı irşad ve ikna vazifelerini yerine getirilişinde düzgün ifadenin, tatlı dilin, güzel konuşmanın ehemmiyetini göstermektedir.
Sakalı siyaha boyamak âdetini ilk defa Firavn çıkardı şöyle ki: Veziri Haman, Firavn’un gençleşmeye çok heveslendiğini görünce, iman etmesine mani olmak için “ben seni gençleştireyim “ diyerek moral verdi ve onun sakalını siyah boya ile boyadı. Sakalı siyaha boyamayı ilk defa o çıkardı. Ahmak Firavun da boyaya kandı. Bu rezil vezirin vesvesesine aldanarak, küfür üzere kaldı.
Genç görünmeyi arzusu ve genç kalma hevesi; İlahlık davası yaşlanması ile son bulacağından, ben’lik davası söneceği korkusundan, rezilliğinin meydana çıkmasından korktuğu içindir.
Ruhu kararmışsa, ilahi çizgiden uzak ise, Ben Ben diyerek yaşarsa, değil sakalını boyaması her tarafını boyaması onu cehennemden kurtarmaya yetmeyecektir. Bunun misalini Firavn’ın son anlarındaki halinden anlarız. Şöyle ki:
Yunus suresi 90. Ayetinde mealen “Bu gün senin vücudunu, senden sonra gelenlere ibret ve mucize olması için, deniz de boğulmuş, kavminin arasından, kudretimizle yüksek bir yere çıkaracağız. Muhakkak insanların çoğu bizim mucizelerimizden habersiz ve gafildirler” buyrulmuştur.
Bu ayetten çıkan manaya göre, Firavnın cesedi ibret için Allahın bir mucizesi olarak yüksek bir yere çıkarılarak korunacaktır.
İngiltere’nin başkenti Londra da, Brıtish Müzesin de teşhir edilen ve Türkiye de Zafer mecmuası ile duyurulan bir ceset vardır. Bu cesedin Firavnun cesedi olduğu üzerinde durulmuş ve bu hususta hayli yayınlar yapılmıştır. Bizde mezkur cesedi yerinde inceleterek filmlerini çektirip mütalaalarımızı çıkardık..(O. Y. İ. Tarihi). Hz. Allah sonumuzu hayreylesin. (Devam edecek)