
Allahü Teâlâ, Devlet Güneşini
Mustafa Özyurt
Tarih şuuru, bir devletin idaresi altındaki milletleri bir arada tutan, birleştiren ve kaynaştıran en önemli hususlardan biridir. Günümüzde dünya siyasetine yön veren devletlerin, bu şuuru geliştirmek uğruna neler yaptıkları, ne fedakârlıklara katlandıkları herkesin malumudur.
Diğer taraftan dünya Tarihi içerisinde Türk milletinin oynadığı rol, Dünya medeniyetine yaptığı katkılar insanlık âlemine bin yıl boyunca yaşattığı huzur ve refah devreleri aşikârdır. Nitekim Kaşgarlı Mahmud’un “ Allahü Teâlâ, Devlet güneşini Türklerin burcunda doğdurmuş, göklerdeki Yıldızlara benzeyen devletleri onun saltanatı etrafında döndürmüş, Türkleri yeryüzünün hâkimi yapmıştır” dediği gibi, Türk milleti ve beraberlik içerisinde olduğu ve onun getirdiği dik duruşu sergileyebildiği müddetçe her zaman dünya siyasetinde söz sahibi olmuştur. Olmaya da devam edecektir.
Birlik ve beraberliğin kaybolduğu ayrılık ve nifak tohumlarının ortaya çıktığı zamanlarda ise kurmuş olduğu nice cihan devletinin yiğit ve kahraman milletinin zelil ve hakir durumlara düştüğü pek acı bir şekilde defalarca yaşanmıştır. Ders çıkarılmaz ise yaşanmaya da devam edecektir.
ADETİ ÜZERE TEHECCÜD NAMAZINI KILDI
İslam itikadına göre Hükümdar, halkına ve tebaâsına adil davranabilmesi için evvela kendi nefsini daima hesaba çekerek ruhunu manevi gıdalarla tatmin etmelidir, doyurmalıdır. Tıpkı I. Alaaddini Keykubat sultanımız gibi diyelim ve önceki yazımıza devam edelim.
ALANYA TARİHİ
Sultan Aladdinin hepsinden helallık diledikten sonra, işaretiyle kösler vurmaya başladı. İslam mücahidleri şimşek gibi ileriye atıldı. Her tarafı atların kaldırdığı toz bulutu kapladı. Allah Allah” nidaları dağlara yankılanıyordu. Mancınıklar kaleyi dövüyor, mücahidler yol bulmanın zor olduğu sarp yerlerden kaleye girmeye çalışıyorlardı. Kalenin fethi, coğrafi yapısı ve kış şartlarından zorlandıklarından düşmemiş ve mümkün olmamıştı.
Bir gece Sultan, adeti üzere teheccüd namazını kıldı. Muhterem okuyucu kardeşim, cümleye dikkat ettiyseniz “adeti üzere teheccüd namazını kıldı” deniliyor kaynaklarda ki, bunlardan birisi Çamlıca yayınları Devleti Tarihı Ali Selçuki yazar Yazıcıoğlu Ali(hazırlayan bdullah Bakır)mutad vechiyle demek oluyor ki, Sultan Alaaddin her gece teheccüd namazını kılıyor! Buyurun koca Anadolu Selçuklu Sultanın dinine İslama nekadar itikaden ve amelen bağlı olduğunu düşünün. Demekki 17 yıllık hukümdarlığında, Anadolu Selçuklu Devletinin Altın çağını yaşamasının en müreffeh ve huzurlu yaşamalarının sebebi daha güzel anlaşılıyor değilmi?!!!….
SANA KALENİN FETHİ MÜYESSER OLACAKTIR
Biz menkıbesine devam edelim; Teheccüd namazının arkasından Allahü Teala’ya, kalenin fethini müyesser eylemesi için yalvardı. Yattıktan bir süre sonra rüyasında, güzel yüzlü bir genç şöyle söyledi: “ Bu kaleyi, denizden ve karadan kuşatan hiç kimse ele geçiremedi. Ancak Allahü Tealanın yardımı ile sana kalenin fethi müyesser olacaktır.”
Uykusundan heyecanla uyanan Sultan, derhal beyleri yanına çağırdı. Rüyasını onlara anlattı. Yüz baş inek, bin baş koyun ve onbin dirhemi fakirlere ve gazaya katılan İslam mücahidlerine sadaka olarak dağıtı.
Sabah olduğunda, kalenin uzun süre daha dayanamayacağını anlayan kale komutanı Kyr Vard, önceden tanıdığı Antalya subaşısı Mübarüziddin Ertokuş’a adam göndererek; kaleyi teslim edeceğini ve Sultanla arasında aracılık yapmasını istediğini bildirdi. Sultan bu duruma çok sevindi.
Allahü Teala’ya şükretti. Elbette şükretmeden duramazdı. O tehecüd, o dualar o manevi silahlar hedefini tutturmuştu. Kimbilir Sultanımız, o namaz ve niyazında ne kadar gözyaşı döktü, Mehmetçiğin ana kuzusu askerlerinin zayiat vermemesi için. Ama dua ve niyazlar hiç boşa gitmedi elhamdülillah. Biz dönelim kalenin teslimine.
Sultan ile Kyr Vard arasında yapılan anlaşmaya göre, Alaaddin Keykubat, kaleyi teslim alacak ve Kyr Vard’ın kızı ile evlenecek(sadakatını beyan için), buna karşılık Kyr Vard’a Akşehir ve yakınında bulunan birkaç köy ikda olarak verilecekti. Kyr Vard, kaleden çıkıp, Sultanın otağına giderek özür diledi. Müslüman Türklerin kaleyi feth ettikten sonra kimseye eziyet etmediklerini görünce, Müslüman oldu. Daha sonra kızı da müslüman olup, Mah-ı Peri Hatun ismini aldı ve çok hayırlar yaptırdı.
Birbaşka yerde bahsedildiğine göre: Kyr Vard’ın dikkatini çeken hususlar; Kendi kendine derki: Biz Hristiyanlar müslümanların böyle topraklarını ele geçirsek oraları talan eder yakar yıkarız ve ırz namas nevarsa tahrib ve mahf ederiz. Ama görüyorum ki, bu Türkler, yardım,sahıblenme, ırz ve namusuna saygı göstermede çok hassaslar. Ve kimseye zarar vermediler bilakis faide getirdiler der ve karakterlerinin İslam dinine mensub olamalarına bağlayıp inanarak 3 gün sonra hemen müslüman olur.
Sultan Alaaddini Keykubat, kaleye ilerledi. Şehrin ileri gelenleri onu hediyelerle karşıladılar. Alaaddini Keykubat, bu ilk muzafferiyetinden Allahü Teala’ya şükür secdesine kapandı. Kalenin Kalanoros olan eski adını kendi adına çevrilmesini emretti. Ve o tarihden sonraki adı ALAİYE olmuştur. Burada, cami, medrese, tersane yani dezciliğe önem vererek ve halkın faydasına olacak sayısız eserlerle şehri süslemişdir.
Akdeniz kıyısındaki Korakesion (sonradan Kalonoros denilen) ve Alaaddin Keykubat’ın “Alaiye” ismini verdiği kaleler şehri Alanya’nın son hükümdarı İbn Bibi’ye göre Rupenid soyundan gelme Kir Fard isimli Ermeni Beyi’dir. Kalanoros (Alanya) kuşatması sırasında kale sahibi Kir Fard hücumlara dayanamayacağını anlamış ve barış teklif etmiştir.
Kiyr Fard I. Aleaddin Keykubad’a bir mektup yazıp “Eğer bana aman ve ülkenizde kalan ömrümü geçirecek bir yer verilirse büyük bir lütuf olacaktır” demiştir. Sultan, Kir Fard’ın bu teklifini kabul etmiş ve “Sadakatini ispat için ailesi efradından birini akrabalığımıza arz ederse hakkındaki güvencemiz artmış olur” diye cevap vermiştir. Bu söz üzerine Alanya Beyi Kir Fard kızını I. Aleaddin Keykubad’a eş olarak göndermiştir. Yani Selçuklu Hükümdarı I. Aleaddin Keykubat’ın karısı ve Sultan I. Giyaseddin Keyhusrev’in annesi olan Mahperi Hunat Hatun, Kiyr Fard’ın kızıdır. (Devam edecek
Anadolu Selçuklu hükümdarlarından 1. Alaaddin Keykubad, Alanya kalesinde hüküm süren ve Hristiyan sülalelerinden olan Kyr Vart’ ı 1221 yılında yenilgiye uğratarak Kaleyi ele geçirmiştir. Hükümdar kendi adına burada bir saray yaptırmıştır.Selçuklu’lar başkent Konya’nın yanı sıra Alanya’yı ikinci bir başkent ve kışlık merkez olarak kullanarak imar faaliyetlerinde bulunmuşlardır.
1243’deki Moğol saldırıları 1277’de Mısır Memlüklerinin Anadolu’ya girmeleri Selçukluları yıpratmış, 1300 yılında Selçuklu Devleti parçalanmış ve bölge Karamanoğulları tarafından beş bin altın karşılığında Memlük Sultanına satılmış daha sonra 1471 yılında Fatih Sultan Mehmet zamanında Osmanlı Devleti sınırları içerisine alınmış, Tarsus ile birlikte 1571 yılında Kıbrıs eyaletine bağlanmış,1864 yılında ise,Konya vilayetinin sancağı olmuştur. 1868 yılında Antalya’ya bağlanmış, 1871 yılında bu ilin ilçesi olmuştur.
(Devam edecek)