Mustafa Özyurt

Alaaddin Keykubat (4)

Mustafa Özyurt

Âlimlere hürmet eder, ilmi çok severdi:

Adalet ve ihsan kalesini yükseltirsen, hayır ve dua askerini kazanırsın. Gecenin üçde birinden fazlasını, uykuda geçirirdi. Bilakis onu geceleri Kur’anı Kerim okumak, namaz kılmak, dua etmekle ve çalışmakla meşgul olurlardı. Bu gerçekleri aşağıda delilleri ile hep beraber okuyacağız.

Sultan, tabeasının hak ve hukukunu koruduğu gibi memleketindeki yabancı misafirlere de aynı şekilde muamelede bulunup, yerli ve yabancı tüccarların dertlerini dinlerdi.

 Tüccarlardan birinin Anadolu selçuklu Devleti sarayına gelerek; “Halep’ten, Şam ve Bağdat kumaşlarını denk bağlayıp, bu memlekete (Anadoluya) geliyordum. Ermeni Leon’un hükmettiği yerlerden geçerken, bütün mallarımı soydular. Hayatımı zor kurtardım. Kâfir’in Sultan’dan korkacağını düşünerek dergâhınıza geldim”, bir başka tacirin de; “Antalya sahillerindenim. Bütün hayatım boyunca ne kazandımsa gemiye yükleyip, deniz seferine çıktım. Mısır’a varıp, kar etmek istedim. Fakat sahilden hücum eden Frenkler (Haçlılar) bizi esir ettiler. Bütün mallarımızı alıp sonra zindana attılar” şeklinde durumlarını arz etmeleri üzerine, zararları derhal tazmin edilmiştir.   

 Alaaddini Keykubat,1237 senesi ilkbaharında, Selçuklu ordusunu, Kayseri’nin Meşhed ovasında toplandı. Ramazan Bayramı namazını Kayseri’de kıldı. Gelen elçilere büyük ziyafetler verildi. Ziyafetin sonunda rahatsızlanarak, Keykubadiye sarayına gitti. Muhtemelen zehirlenerek ramazan bayramının dördüncü günü vefat etti.

    Aladdini Keykubat, saltanıtının on yedinci senesinde vefat ettiğinde kırk beş-elli yaşlarında idi. Konya’da Anadolu Selçuklu sultanlarının çoğunun medfun bulunduğu Ulu Camii’de denilen Alaaddin Camii bitişiğindeki Künbedsaray adıyla da anılan Künbedhane’ye defin edildi. Yerine Gıyaseddin Keyhüsrev tahta çıkarıldı.

   Alaaddin keykubad’ın şahsiyeti, Moğol Ögedey Kaan’ın elçisi Tacir Emir Şemseddin Ömer’in şu teşhisiyle özetlenebilir ; “O, dünyaca beğenilmiş bir padişahtır. Dini ve görüşü sağlam, adaleti geniş, aklı kâmil, memleketi mamur, serveti çok, ahalisi hoşnuttur. Memleketinde zalimler ve yol kesiciler onun siyaseti ve kahrı sayesinde görülmez. Adalet tevziinde kuvvetli ve zayif arasında fark gözetmez. Ülkesini idarede dirayetli ve düşman avlamakta uyanıktır.”

    Necmeddin-i Kübra Hazretlerinin talebelerinden olup, Cengiz istilasıyla Anadolu’ya gelen Necmeddin-i Razı, Sultan Alaaddin Keykubat ve ülkesini şöyle anlatır: “Müslümanlar emniyet, asayiş ve huzuru Selçuklu Hanedanının mübarek sancağı gölgesinde buldular bu dindar padişahlar zamanında yapılan medreseler, hanekâhlar ( Zaviye), ribatlar ( zaviye ve kervansaray), hastahaneler, köprüler ve başka hayır müesseseleri hiçbir devirde vücuda getirilememiş; âlimlere, zahidlere ve ahaliye gösterilen himaye ve şefkat, devirlerinde girişilen gazalar ve kazanılan zaferler gibisi hiç bir zaman vuku bulmamıştır, bu husus o kadar malumdur ki, tafsılata lüzum yoktur. Zira Türkistan, Fergane, Maveraünnehr, Harezm, Horasan, Gür, Sistan, İran, Irak, Diyaribekr, Suriye ve Anadolu ülkeleri onların ve tabiilerinin eserleri ile doludur. Müslümanlar bu mübarek hanedana dua ve sena ile meşguldürler.”

    Sultan Alaaddin keykubat, samimi bir Müslüman olup, Ehl-i sünnet itikadında ve hanefi mezhebinde idi. İbadetlerini devamlı ve eksiksiz yapardı. Aladdin Keykubad’ın İslamiyeti tatbikini Taşdâri Celâleddîn Karatay şöyle anlatır: “On sekiz sene Sultanın hizmetinde bulundum. Gecenin üçde birinden fazlasını, uykuda geçirdiğini hatırlamıyorum. Bilakis onu geceleri Kur’anı Kerim okumak, namaz kılmak, dua etmekle ve çalışmakla meşgul gördüm.”

     Âlimlere hürmet eder, ilmi çok severdi. Başta Kur’anı Kerim olmak üzere, dini eserlerin yanında, tarih, devlet idaresi ve siyasi kitaplar okurdu. İmam-ı Gazali’nin Kimya-i Seadet, Kâbus Unsur’ul- Meali’nin Kâbûsname ve Nizamülmülk’ün Siyasetname’sini okuduğu gibi, kıymetli alimyeri yanından eksik etmezdi.

Şihabüddin Sühreverdi Hazretlerini çok sevip, hürmet ederdi. Sıkıştığı vakit ve haller de onu vesile ederek Allahü Teâlâ’ya dua ederdi. Ayrıca Necmeddin-i Razî ve Mevlana’nın babası Sultan’ül- Ulema Behaüddin Veled’in sohbetinde bulunup, istifade etti. Behaüddin Veled ile tamamlanan Konya surlarını gezdiler. Sultan’ül-Ulema, surların sağlamlığını, güzelliğini ve metanetini beğenmekle beraber, yüz bin burc ve bedeni aşarak âlemi harap eden, mazlumların dua oklarının neler yapabileceğini sordu. Sonra Sultan’a “Allah Allah deyip cihad et ve cihadta bulun. Adalet ve ihsan kalesini yükseltirsen, hayır ve dua askerini kazanırsın. Zira bunlar senin için binlerce kaleden daha mühimdir. Âlemin ve ahalinin emniyeti onlara bağlıdır” buyurmuştur. (Devam edecek)

 

Yazarın Diğer Yazıları