Mustafa Özyurt

Abbas r.a. Ve caferi sadık rahmeten vasiaten

Mustafa Özyurt

Önceki yazımızda Hz. Hadimi’den bahsederken Caferi Sadık r.a.dan da bahsetmiştik. Bu gün onu biraz daha anlamaya çalışalım:
Hazreti Abbas ve Caferi Sadık (radıyallahü anmüma) hakkında biraz malumat sahibi olmakda fayda olur düşüncesi ile bu zatların kim olduklarını öğrenelim! Çünkü o, büyük zatın(Hadimi) Hz. Abbas ve tasavvuf büyüklerinden Hz. Cafer (r.a.) gibi büyük zevatın zikir halkasında ve manevi terbiyesinden geçmek son derece manidardır. Sözleri eserleri kitapları ve hayatları insanoğluna çok büyük mesajlar verir. Onların manevi ikliminden istifade ve kendini o atmosferde bulabilmek kadar bahtiyarlık olamaz düşüncesindeyim.
Önce Hz. Abbas (r.a.)dan bahsedelim: Hz. Abbas (r.a.) Peygamber Efendimizin dedesi Abdulmattalibin en küçük oğlu, Rasülüllahın amcası cahiliyet zamanında Kureyş kabilesinin reislerinden. Mescid-i haram’ı ( Kâbe)ziyaret için gelenlere su verir ve Mescid-i Haramın tamir işlerine bakardı. Bedir gazasında müşriklerin zorlaması ile istemeyerek aralarında bulundu. Müslümanların eline esir düştü. Kendisi ve kardeşinin oğulları için para ödeyip kurtuldular. O yıl imanla şereflendi.
En son hicret eden Abbas( r.a.)dır. Mekke’nin fethinde ve Huneyn gazasında Rasülüllahın yanında bulundu. Hicri 32 de 88 yaşında vefat etti. Cenazesini Hz. Osman (r.a.) kıldırdı. Medine-i Münevvere deki Cennetülbaki kabristanına defin edildi. Çok cömert idi. Akrabayı ziyaret edip, gönüllerini almayı, ihtiyaçlarını gidermeyi pek çok severdi. Efendimiz kendisini çok severdi. Ve hakkında buyurdu ki:
“Abbas amcamdır. Beni korumuştur. Ona eziyet eden, bana eziyet etmiş olur.” “Ey Allahım, Abbas’ı ve oğullarını mağfiret eyle, bağışla! Öyle ki hiç günahları kalmasın. Ya Rabbî, onu oğullarından meydana gelecek afet ve belalardan koru.”
Kuraklık zamanlarında insanlar onun hürmetine diye duâ ederlerdi. Hazreti Ömer (r.a.) halife iken bir kuraklık oldu. Tabiînden olan Kâ’bil’Ahbar (r.a.) “ Ey müminlerin emiri! İsrail oğulları zamanında, kuraklık olunca, peygamberlerin hürmetine duâ ederlerdi” dedi. Bunun üzerine, Hz. Ömer minbere çıkıp “ Ya Rabbi! Rasülüllahın amcası hürmetine sana yalvarıyoruz ve o’nun hürmeti için senden mağfiret ve ihsan niyaz ederiz” diye duâ etti.
Sonra cemaate dönerek “ Rabbinize duâ ediniz. O duaları kabul edicidir” dedi. Halife’nin bu izni üzerine, hazreti Abbas(r.a.) uzun bir duâ yaptı. Daha duâ bitmeden, yağmurdan ve selden Medine sokaklarından geçilmiyordu. O gün, hazreti Abbas’ın adı “ Saki-i Haremeyn( Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere su dağıtıcısı)” oldu.
Hazreti Cafer (rahmeten vasiaten)a gelince;
Doğuşu; Medine-i münevvere. Hicri 83 (667), vefatı; Medine-i münevvere: hicri 148 ( 732). Şemaili; Güler yüzlü, başı büyükçe, cismi nurlu idi. Beyazla kırmızı karışmış, melih bir simaya malikti. Hz. Âlinin torunu idi. Ona çok benzerdi.
Baba tarafından Hz. Aliye, ana tarafından Hz. Ebu Bekr’e varan nesebe sahipti. İlmi, zühdü, takvası yüksekti. Hakikat ehli idi. Tabiîn ( sahabe-i kiramı görüp sohbetlerine erişen kimseler) ve ondan sonrakiler arasında, yedi meşhur fakih’den birisi idi.
Şeri’ât, tarikat, mağfiret ve hakikat mertebeleri içinde ehli idi.
Çağının bilcümle müsbet ilimlerine vakıf, gerçekten fizik kimya ve bunların tatbikatı olan Fen kollarında yekta idi. Yetiştirdiği talebeler; CEBİR, KİMYA ilimlerinde keşifler yapmışlar. Bunların ilmini kurmuşlardır.
Maddeye vukufu, ona tasarrufu ve müspet ilim kanunlarına uygun hareketi kemal halinde idi. Herkesin akıl ve ilim hocası idi.
Mezheb imamı İmama-ı Azam r.a. onun terbiyesinde gelişmişti. İmamı Azam Ebu Hanife’nin babası Sabit; Vefa ettiğinde, anası Caferi Sadık hazretleri ile evlenmiş, böylece İmamı Azam; Caferi sadık(r.a.)in oğulları olmuştur. Aynı zamanda onun manevi terbiyesinde, yanında yetişmiştir.
Bir gün Hazreti Cafer; İmam Numan’a sormuş:
-Akıl nedir? Numan; Cevaben: Hayır ile şerri temyiz eden melekedir.
-Onu atlarıyla temyiz eder. Sahibi, atın yanına gelirken, sahibi at’a otmu getiriyor, yoksa kırbacmı vuracak bilir.
Hz. Numan bunu duyunca zihni habt olur. Şaşırır kalır. Bunun üzerine Caferi sadık (r.a.): Akıl; iki mühim hayır zuhur ettiği zaman hangisinin daha hayırlı olduğunu temyiz eden melekedir buyurur.
-Numan; Bu tariften pek mahzuz (haz duyar) olur.
-Hz. Caferin; Takva, fikir, his ve ahlaktaki sebatı ona; SADIK lakabını vermiştir. Zamanın muhteşem Abbasi Halifesi “ Ebu Cafer Mansur” onun ile istişare eder, tavsiyelerini tutardı.
İslam’ın; Eşya ve hadiselere hâkim olma devresinde; Fert’e, cemiyet’e istikamet vermekte, hakkı, hakikati tâyin de MÜRŞİDİ KAMİL idi.
Bir gün ırmak kenarında bulunurken, kendisine safiyane teslimiyeti olan bir zat ırmağa düşer.
Cafer- Cafer diye bağırarak imdat ister ve suyun dibini bulur. Boğulurken birden kurtulur. Cafer (r.a.) sorar: Ne oldu? Der.
Adam; -Cafer dedim battım, Allah dedim kurtuldum deyince,
-Hz. Cafer, bu hali muhafaza et, gerçek istiâne budur buyurur.
Kavimleri ve akrabaları ile çok meşgul olurdu. Hayır, tavsiyeleri verirdi.
Sözleri: Gelin; birbirimizi uyandıralım, doğru hakka gidelim, biy’at edelim, şefaat kılalım. Mutı ( itaatkâr kişi), ucbe düşerse asi olur. Asî tevbe ederse mutî olur-Tevbe ibadetten öncedir. Beş kimseden sakının: Yalancıdan, ahmaktan, cahilden, mürted ve fâsiktan.
Silsile de; Ana tarafından dedesi olan Hz. Kasım bin Mehmet’ten (Muhammed) inabe almıştır.”Pürtemiz “ olarak anılır. Bu satırları sizlere aksettiren bu kardeşinizde derki; Hz. Allah cümlemize sevdiklerini sevdirsin ve sevdikleri ile tanıştırsın. Zatının sevmediği kimselerden de bizleri korusun ve uzak kılsın. (Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları