Mustafa Özyurt

68 Tasavvuf Erbabı

Mustafa Özyurt

Tasavvuf erbabı deyince ne anlıyoruz? Tarikat kelimesinden ne anlıyoruz? Mümine lazım olan bir şeymidir, yoksa bazılarının kocunduğu ğibi korkulan bir şeymidir? Hazreti Hadimiye göre!
Tarikat: İtikaden, amelen, ahlaken ve sireten Nebi (a.s.a.)a mutabaatı kâmiledir (tam manasıyle Rasülüllahın izinden gitmek, her şeyde onu ölçü kabul etmektir).
Tasavvuf erbabını tarif ederken de! Rabbi Tealanın darına nazarda, ağyarı kusurundan dolayı terk etmeleri. Adet bile olsa, Hz. Allah onların kalplerini (yani mürşidlerin) İlahi sırların madenleri kıldı. Ve cümle âlemde nurunun aydınlatmasına yani envarı ilahiyesini âlemin kalplerinin, gönüllerinin aydınlanmasına onları tahsıs etti de küdüratı erkândan (keder rükunlarından) onları saf kıldı ve kevniyyatdan melekûta yükseltti çıkarttı.
Tarafı ilahiden onlara hüsna sepkat etti. (Masivadan kurtulup, kalbin İlahi bir güzelliğe geçmesi) ve onlar da takva kelimesi lazım eyledi. Onlar cemaat erleridir (manevi rical). Onlar Hz. Allahtan himmet olunarak masivadan kalpleri uzaklaştırıldı. (Masiva: Kalbin Allahın gayrisinden temiz olması, uzak olmasıdır) ve Allah Tealaya yürüdüler.
Onlardaki İlahi nurlar kalplerindeki manevi perdeyi kaldırır. Onlar ruhani cesedlerdir. Ve esrarı arşı Alanın seradikıdır ( perdesidirler). Onlar Rabbani çizgidedirler. Hem Arzı’dirler(yeryüzü) ve hem de Semavidirler. Gayıptırlar, hazırdırlar. Eski kaftanlarının altında meliktirler(Sultandırlar). Bu mevzu da Şair ne güzel söylemiş:
Allah için izzet kubbeleri altına bir taife vardır.
Onları izzet rida’sı içinde büyütmek için gizledi.
Onlar meskenet kaftanları içerisinde Sultanlardır.
Yeşil gök kubbe üzerinde kuyruklu yıldızlar gibi yürürler.
Elbiseleri tozlanır. Yerin Meliklerinden kendilerini izale ederek uzaklaşırlar. O mürşidlerin kalbleri arştır. Bedenleri halktandır. Ruhları Melekûtta uçucu, cesetleri ise mülk de (arz üzerinde gezicidir.
Mutaffifin suresi ayet 26 da:” Onun sonu misktir. İşte ona imrensin artık imrenenler” buyurulmaktadır.

TASAVVUF ALLAHA VUSLATTIR

Cüneydi Bağdadiye göre Tarikat: İtikadiyyat, ameliyyat ve adiyyat(urfi adetlerde) da Rasülullah s.a.vin sünnetine, hiç bir ziyadelik noksanlık yapmadan, Allaha vuslat için tam bir ittibadır (uymaktır). Bütün vuslat yolları onun yolundan gitmeye bağlanmıştır.

TASVVUF

Tasavvuf, dînin kalbî hayatı ve özüdür. Tıpkı bir meyveyi makbul ve lezzetli kılan içindeki özsuyu gibidir. Bilindiği gibi insanın beden ve rûh olmak üzere iki yönü vardır. Hakîkaten insan idrâki, maddî ve müşahhas varlıklar kadar, mânevî sırlar ve mücerred hakîkatlere de meclûbdur. Bu sebeple bütün iş, insanın maddî yapısı gibi rûhunun da tatmin olup olmadığında düğümlenmektedir.
Bugün maddî refâhın zirvesindeki Batı, rûhî buhranlar ve ahlâkî çöküntüler içerisinde ateizme sürüklenmektedir. Tasavvuf ise, insanı rûha yöneltir. Rûha, ferdî istîdâda uygun bir tatmin yolu açar. Hadimi k.s. lüzumuna binaen tasavvuf üzerinde durarak geniş malumat vermekte ve şöyle deam etmektedir;
Tasavvuf üç mana içindir. 1-Marifet ve Vera nurunu söndürmemek. Vera: Şüpheli şeylerden dahi kaçınmaktır. Zahiri ilimleri terk ve kitap ve sünneti terk, marifet ve vera nurunu söndürür.
2. Zahiri ilmi nakz edecek manada, batıni tekellüm etmemek(yani maneviyatla alakalı konuşmalar, zahiri ilme ters düşmeyecek). Yani tasavvuf ilminde olan hiç bir şey kitabı İlahinin zahirine muhalif olmaz. Çünkü nas’lar (ayet ve hadis delilleri) zevahire göredir. Batın ilmi ancak muallim ile öğrenilebilir.
3.Tasvvuf kerametleri, Allahın mahrem kıldığı şeyleri perdelemeye hamletmez. Mahrem, kat’i olsun zanni olsun, keramet gibi görünür. Ama muharremata (haram kılınan hükümlere) ters düşerse o, keramet değil mekr ve istidracdır. Allaha kurbiyyeti (yakınlığı) ziyadeleştiren her şey Allah korkusunu artırır.
Cenabı Allah sürei Fatır ayet 28de: “Ancak ve ancak Allah Tealadan onun âlim kulları hakkıyle korkar” buyurulmaktadır.
Bu üç manayı öğrende iddia edenlere red olsun. (Keramet hakkında izah ilerde gelecek). Üstazlar ve müridler keramete özenmezler ve heveslenmezlerde zaruret olmadıkça. Çünkü keramet ve mucizeler inanan kimse için beklenen bir şey değildir. Bu gibi halleri daha çok inanmayanlar şüphelerini gidermek için isterler. Hal böyle olunca da zaruret olmadıkça Evliyaullah keramet göstermezler. Zira onlar daha ziyade tasarruflarını öbür âlemde darda kalan mü’minlere şefaat edebilmek için harcayacaklardır.)
Sırrı Sekati r.a.: Şayet kasır bir arif, içinde bostan olan bahçeye girse, her bir ağacında bir kuş ona fesih diliyle “Esselamü aleyke ya veliyyallah” ey Allahın veli kulu” diye seslense ona vacip olan korkusunun artmasıdır. Şayet korkmazsa, elbette aldanmış, hileye uğramış olur.(b.s.155)(Devam edecek)
 

Yazarın Diğer Yazıları