
180-HÜCRE-İ SAADET
Mustafa Özyurt
Hz. Peygamberimiz, Mescid-i Nebeviyi inşa ederken kendi işin doğu duvarının güney kısmına bitişik iki hücre yaptırdı. Fahri kâinatımız ve ailesine tahsıs edilen bu hücrelerin sayısı onun sağlığında 9 a yükseldi. Hicretin 11.yılı Safer ayının sonlarında rahatsızlanan ve son günlerini Hz. Aişe ye ait oda da geçiren vefat etmeden önce Efendimiz! “ Lailaheillellah, ruh teslimi ne kadar zormuş “ dedi. Ve hz. İaşenin kolları arasında “Mea’refikı’l-ala” en yüce dosta sözüyle ruhunu teslim etti. ( 13 Rabiulevvel 11/ Haziran 632 pazartesi). Hz. Ebu Bekir Efendimizin nakline göre, vefat ettiği yere defn edildi. Hz. Aişenin odası bundan sonra Hücre-i saadet diye anılmaya başlandı. Hz. Ebu Bekir vefat etmeden önce Rasülüllahımızın yanına defn edilmesini vasiyet etmiş ve bu talebi yerine getirilmiştir.
Hz. Ömer ise, yaralandığı zaman Efendimizin yanına defn edilmek için Hz. Aişeden izin istemiş, o da kendime düşündüğüm yeri sana veriyorum” diyerek bu talebi uygun görmüştü. Hz. Ömer’in defninin ardından Hz. Aişe oturduğu kısımla kabirler arasına bir duvar ördürerek bir kapı yaptırmıştı. Emevi Ömer ib. Abdülaziz, valiliği zamanın da yeniden düzenleme yapılırken Hücre-i saadetin kuzey kısmı Hz. Fatımanın evini içine alacak şekilde genişletildi. Osmanlı Padişahı 11. Mahmut zamanında taştan yeni bir kubbe yapıldı, üstü de kurşunla kaplatılarak yeşile boyandı.
Günümüze kadar gelen ve Mescid-i Nebevinin simgesi olan bu kubbe renginden dolayı “Kubbetülhadra” adıyla anılmaya başladı. Hücre-i saadeti ziyaret, Müslümanların en büyük özlemidir. Her yıl milyonlarca mü’min bu bahtiyarlığa erişmek için yollara düşer. Bunda şüphesiz Eferdimizin “ Beni vefatımdan sonra ziyaret eden sağlığımda ziyaret etmiş gibidir”, “ Kabrimi ziyaret edene şefaatım vacip olur” hadisi şerifleri tesirli olmuştur.
H. ş.) “ Her kim kabrimin başında bana salatü selam getirirse ben onu aracasız olarak işitirim. Her kimde benden uzakta bana salatü selam getirirse melekler onu bana ulaştırır.”(Müsnet)