
164- AZİZ MAHMUDU HÜDFA-İ K.S.
Mustafa Özyurt
Üftâde Hazretleri'nin huzûruna tam bir teslîmiyyet ve hâlisiyyet içinde gelen Kadı Mahmûd Efendi, üstadının emirlerine can ü gönülden tâbî oldu. Nefsâniyetini besleyen bütün dünyevî alâkalardan el çekti. Kendisini samîmiyetle mürşidinin talimatlarına râm ederek kısa zamanda büyük mesâfeler aldı. Öyle ki, O'nu sırtındaki süslü kaftanıyla ciğer satarken gören ahâlînin:
"-Bizim kadı efendi, delirmiş gâlibâ!"
"-Kadılığı bırakmış ama kaftanını bırakamamış zavallı!" şeklindeki sözlerine dahî aldırmadan üstadının verdiği vazîfeleri şevkle îfâya çalıştı.
Böylece yüce bir olgunluğa hızlı bir şekilde yol almaya başladı. Şeyhinin gözünde ve gönlünde gittikçe kadru kıymet sahibi oldu.
Nefsindeki son varlık emâresini bertaraf etmesi ise, pek meşhurdur:
Bir gün Kadı Mahmûd, helâ temizlemekle meşgulken, dışardan kulağına kadar gelen bir nidâ duydu:
"-Ey âhâli! Duyduk-duymadık demeyin; şehrimize yeni kadı geliyor!"
O an gönlünü zayıf bulan nefsi, birden büyük bir vesvese fırtınası kopardı:
"-Demek yerime yeni bir kadı geliyor!.ÂhbîçâreMahmûd, sen böylesine şerefli bir mesleği bıraktın da, tuttun helâ temizleyiciliği yapıyorsun! Söyle bakalım, bunca yıldır ne kazandın!" dedi.
Nefsinin bu tehlikeli serkeşliği karşısında hemen toparlanan Kadı Mahmûd Efendi, büyük bir iç ürperişiyle hocasını hatırladı. Zîrâ ona kendisine şart koşulan emirleri yerine getireceğine dâir söz vermişti. Derhal tevbe ve istiğfâr ile nefsinin son derece tehlikeli vesvesesine şiddetli bir şekilde müdâhale ve mukâbele etti:
"-Ey Mahmûd! Sen, nefsini ayaklar altına alacağına dâirüstâdına söz vermedin miydi? Nerede şimdi sözün? Söyle bu hâlin nedir?.."
Ancak Kadı Mahmûd, bu hâle o kadar üzülmüştü ki, nefsinin iğfâline karşı birtakım azarlarla tavır koymak, gönlündeki pişmanlık ve teessürü teskîn etmedi. Hiç düşünmeden elindeki süpürgeyi bir tarafa fırlattı ve nefsine cezâ olarak helâ taşlarını sakalıyla temizlemeye karar verdi. Tam bu esnâdaÜftâde Hazretleri kapıda göründü. Kadı Mahmûd'a mütebessim bir çehre, yumuşak bir ses ve latîf bir edâyla, hitab etti:
"-Evlâdım Mahmûd! Bilirsin ki sakal mübârek bir sünnet-i seniyyedir." dedi ve yerleri sakalıyla temizlemesine mânî oldu.
Sonra şöyle buyurdu:
"-Evlâdım Mahmûd! Seyr u sülûk yolunda verdiğim hizmetlerin gâyesi, işte bu mertebeyi geçebilmen içindi. Muvaffak kılan Allâh'a hamdolsun! Gayri bundan böyle vazîfen benim abdest suyumu hazırlayıp döküvermendir!" Ve Kadı Mahmûd, bu vazîfeyi de kemâl-i gayretle îfâya çalışmıştır.(devam edecek)