
159- I.YILDIRIM BAYEZİD HAN
Mustafa Özyurt
Ecdadımız, tarih disiplinini tarif ederken onun için “Ümmü’l-ulum” yani ilimlerin anası demişler. İbnü’l-Esir “El-Kamil Fi’t-tarih ismli eserinin mukaddemesinde tarih ilminin manevi ve dünyevi birçok faydaları olduğunu şu cümleleriyle ifade etmektedir.
Tarih öğrenmek ile her hadisenin başından sonunu kesdirmek melekesi (kabiliyeti) kazanılır. Zira hiçbir iş yoktur ki onun benzeri evvelden vuku bulmuş olmasın. Allahü Tealanın insana verdiği akıl, tecrübe ile gelişir ve artar. İnsan tarih bilgisi ile meclislerde itibar bulur. Bulunduğu toplulukta bir mesele mevzu olduğunda kulaklar ve kalpler onun söyleyeceği şeyi bekler ve ona yönelir.
Tarih bilmek, güzel ahlaktan olan sabır ile ahlaklanmaya vesile olur. İnsan bütün peygamberlerin ve faziletli insanların imtihan edildiğini görür, başına gelen şeyin onlara daha şiddetlisi ile ulaştığını bilirde kendisine erişen belaya sabreder ve onların musıbet esnasında tuttuğu yolu takip eder. Kur’anı Kerim de bu hikmeti bildiren misaller vardır. Mealen:’Şüphesiz ki bunda (o eski kavimlerin hallerine dair haberde) kalbi( duyacak vicdanı) olan yahut şahit olarak kulak verenler için elbette bir öğüt vardır.’(Kaf S.A.37) buyurulmuştur.”
Mevlana İdris’in yazmış olduğu Tarih de: 1396 yılında yüzotuzbin kadar Macar askeri Niğbolu üzerine yürümüştü. Evronos gazi düşman birliklerinin dururmunu Yıldırm padişahımıza bildirir. I.Yıldıdırm Han paşalarını toplar, Doğan Beye, geldiğimizin haberi duyurulması icap ediyor, bu haberi nasıl ve kim ulaştırır. Kumandanlar, 130 bin haclı ordusun kaleyi sarmış olduğundan kaleye yanaşılamayacağını, kaleye gidecek bir yolun olamayacağını söylerler.
Bu hal karşısında Padişahımız Yıldırım “yol vardır” der, atına atladığı gibi gecenin karanlığında bir patika yoldan kale kapısına ulaşır. Ve Bire Doğn Bire Doğan aç kapıyı! Doğan Bey bu ses padişahının sesidir ama buraya kadar nasıl gelebildi? İnanmakta bir an tereddüt eder. Yıdırım’ın sesini ikince defa duyunca kapıyı açar. ( Hatta kale kapısını Doğan Bey, Peygamber Efendimizin Torunlarından Ş.Emir Sultan hazretlerinin eliyle, manevi desteğiyle açtığı tarihi bir hakikattir).
Yıldrım; Bire Doğan Bey, yiyecek içecek neyiniz var? Aldığı cevap: Sultanım çok şükür aylarca yetecek erzakımız mevcuttur. Kalenin kapı ve duvarları sağlam ve kaledeki kahraman askerler gece gündüz uyanıktır. Yeteri kadar zahiremiz vardır”der(Halbu ki erzak sıkıntısı hatsafhadadır.)
Bu cevap üzerine padişah, geriye döndü. Macar kralını ordusundan bir kaç kişi, onların konuşmasını dinlemişler ve durumu hemen kırallarına bildirmişlerdi. Bunu üzerine kralın emriyle araştırmaya çıkıldı ise de gecenin karanlığında, padişahın gidişini görememişlerdi. Sultan ise sabah olur olmaz atına binerek ordusunun başına geçti ve birliklerini Macar kralının ordugahına yöneltti. Düşman ordusu, dağılıp kaçtı ve kaçamayanlar Tuna suyuna döküldü.
Netice olarak; Yıldırım Hanımız yıldırım gibi gitti ve Niğbolu fatihi muzaffer bir kumandan olarak yıldırım gibi döndü Bursa’ya. Bu fütuhattan sonra asırlarca haclılar başkaldıramadılar. Ruhu şadolsun Tarihe şan veren tarihi şahsiyet Yıldırım Hanımıza..(devam edecek)