Seçkin Eğitimin Yerli Örneği: Köy Enstitüleri
Mustafa Akçay
1940 yılında resmi hüviyet kazanan bu okulların temelleri 1931 li yıllara kadar uzanır. Uzun ve yorucu savaş dönemlerini geride bırakan ülkede hem okullaşma hem de mevcut okullardaki eğitmen sıkıntısı had safhada olduğu için okul ve öğretmen sorununu çözecek, kırsal kesimde yaşayan zeki çocukları ülkenin ihtiyaç duyduğu insan kaynaklarına dahil edecek ayrıca köylünün çağdaşlaşmasına rehberlik etmek üzere bu okullar devreye alınmıştır.
Üzerinde yapılan siyasi tartışmaları parantez dışına alarak diyebiliriz ki, Köy Enstitüleri eğitim tarihimizin en başarılı seçkinci eğitim modellerinden biridir. Bu modelleme elbette öğrencinin yatılı eğitim gördüğü, sosyal ve çevresel şartların olumsuz etkisinden korunduğu medrese geleneğinden izler taşıyan, yakın tarihteki örneklerinden birini oluşturur.
Şehir merkezlerinden uzakta, ulaşımın zamanın şartlarında zor olduğu, öğrenci kabul edilişinin sıkı bir çalışma sonucu olduğu bu okullarda köyün zeki ve ahlaklı çocukları sürece alınmıştır. Öğrencinin zeki olması tek başına kabul sebebi olmayıp ailesinin de toplumca iyi bilinen, haklarında olumsuz söz edilmeyen insanlardan olmasına dikkat edilmiştir.
Eğitim süreci sadece akademik olmayıp aynı zamanda iş eğitimi üzerine kurgulanmıştır ki, bu okullardan mezun olan öğrenciler, öğretmenlik vasıflarının yanında veteriner, zıraat, inşaat ve sağlık gibi alanlarda tekniker kadar donanımlı yetiştirilmiştir. Yaşamla iç içe, deneyerek, yaparak kazandırılan bu eğitimler, Anadolu çocuğunu modern dünyanın bilgisiyle tanıştırırken ülkenin geleceğinde de önemli roller oynamıştır.
Tabi ki bu kurumların da eleştiriye açık yönleri vardır ve nitekim vaktinde ağır eleştiriler de almıştır. Ülkenin fiziki şartları ve ihtiyaçları göz önünde bulundurulurken ve buna göre planlama yapılırken, toplumun sosyo-kültürel durumu ve inanışları göz ardı edilememeliydi. Böylesine bir göz ardı ediş tartışmaları alevlendirirken aynı zamanda kurumun varlık bulduğu tabanını kaybetmesine ve nihayetinde kapatılmasına kadar vardı.
Köy Enstitüleri seçkinci eğitim uygulaması açısından değerlendirildiğinde, bugün ki eğitim sorunlarımıza sahici çözüm önerileri sunabilecek örnek yapılardır. Çevresel şartları ve eğitim programları düşünülerek hayata geçirilen bu kurumların zamanın ihtiyaçlarını nasıl giderdiği ve ülkenin zihniyet değişiminde oynadığı rol ortadadır. Köy Enstitülerini şehir enstitülerine tevdi ederek yeni bir eğitim modellemesi geliştirebiliriz.
Eğitim camiasının yaşadığı en büyük sorunlardan biri, okulda kurulan yapının dışarda yıkıma uğramasıdır ki bu her gün yeniden ve yeniden yaşanmaktadır. Okullarımız modern dünyanın kültürel taarruzuna karşı koyabilecek donanımda olsa bile bu karşı koyuşun hızı olabildiğince yavaştır. Biz bir konuyu sınıf ortamına getirip tartışmaya açtığımızda aslında meselenin insanların gündeminden çoktan düştüğünü görüyoruz. Bu da ister istemez, okulu takip eden öğrenciler yerine, öğrenciyi takip eden
etmek zorunda kalan okullar meydana getiriyor. Kültürlenme süreci yukarıdan aşağıya değil aşağıdan yukarıya doğru işliyor.
Burada elbet birçok kişi sorumluluğu ailelere yüklemek gerektiğini ifade edebilir ama aileler de tersine kültürlenme süreçlerinden kendilerini koruyabilmiş değiller. Çözüm üretebilecek aileyi koruyabilmiş ya da yetiştirebilmiş olsaydık zaten sorun büyük bir oranda çözülmüş olacaktı. Çare olması beklenen ailenin çare olamayacağı da aşikardır.
Ülkenin yarınlarını planlarken ister herkesin eğitim süreçlerine katıldığı bir yapı olsun isterse de seçkinci bir yapı kurmak isteyelim köy enstitülerini modernize ederek denediğimiz ve olumlu sonuçlar aldığımız bu örneklemden yeni bir model inşa edebiliriz. Eğitim hakkındaki tecrübemiz bunu mümkün kılacak yeterliliğe sahiptir.