Eğitim Üzerine Notlar 7 (Resuller)
Mustafa Akçay
Yaşadığı çağın en büyük şahidi olan Hz. İbrahim, iki evlat ve torunlar yetiştirir. Oğulları İsmail ve İshak peygamberler, torun Yakup peygamber, kaynağın gözünden, ilk elden eğitim alırlar. İbrahim peygamber, bilgi ve birikimini, dini-dünyevi tüm tecrübesini oğullarına, torunlarına aktarır. Aksini düşünmek mümkün değildir. Elçilik görevini yüklenmek işi 3. kuşağa geldiğinde modern dünyanın yeni merkezine yabancı olan bu insanlardan birilerinin yolunun Mısır’a düşmesi gerekir. Çünkü Kenan diyarı çağdaş dünyanın kenarında durmaktadır. Modernitenin yerinde, merkezde görülüp öğrenilmesi gerekir.
Yusuf Peygamber ilk çocukluğunu babası yanında geçirir. İlk öğretmeni babasıdır. Ancak sebepler onun baba ocağından koparır ve düşe kalka da olsa Mısır Saray’ına götürür. Yusuf’u satın alan adam eşine: O’na değer ver, güzel bak! Umarım ki bize faydası dokunur veya O’nu evlat ediniriz dedi. Böylece Yusuf’a orada bir yer sağladık ve bunu olayların yorumunu ona öğretelim diye yaptık. (12/21) Mısırlı Azizin eşine söylediği bu sözler bize çocuğun sahipleri yanında değerli olduğunu açıkça gösterir. Takdir edileceği gibi evlat edinilmeyi düşünülen bir çocuk zamanın en ileri ülkesi olan Mısır Saray’ında yaşarken çağın en iyi eğitimini almış olsa gerektir. Beşerî bilimlerden fen bilimlerine varana kadar o günkü dünyada ne biliniyorsa ne kadar biliniyorsa bu eğitimi almış olması kaçınılmazdır.
Lafı daha fazla uzatmadan söylemek gerekirse Yusuf Peygamber, Kenan diyarında alamayacağı eğitimi Mısır Sarayında çağın çok ötesinde bir seviyede alır.
Hz. Yusuf’tan uzun bir zaman sonra yeniden elçiye ihtiyaç duyulduğunda bu sefer, Saray’ın kıyısında Musa Peygamberi görüyoruz. Toplumsal tabakanın en alt sınıfından bir ailenin mensubu olan çocuk, içine doğduğu insanların ancak uzaktan bakarak iç geçirebildikleri ya da hizmetçi olarak girmenin büyük lütuf olduğu saraya daha kundakta iken girer. Firavun’un karısı, ‘O senin, benim göz aydınlığımız, muradımız olsun! Onu öldürmeyin, belki bize faydası dokunur veya evlat ediniriz’ demişti. (28/9) Evlat olarak çocuğu alan Firavun, ilerde peygamber olurda krallığımı elimden alır, Nil Nehri’nde boğulmama sebep olur demediyse şayet, Hz. Musa’nın da iyi bir eğitim sürecinden geçtiği çok açıktır.
Bu peygamberlerin sarayla olan ilişkileri elbette belli bir yaşa kadar rahat ve konfor için yaşasınlar için değildir. Daha sonraki hayatları çileli geçecek bari şurada biraz gün görsünler diye düşünmek doğru olamaz. Tüm peygamberler zamanın ve insanların şahitleri olacaklarsa ki öyleler zamanı, mekânı, toplumu, ulusları, ilişkileri vb. hayata dair her şeyi, yaşadıkları dönemin modernitesini iyi öğrenmeleri gerektiği için iyi eğitim almaları gerekmektedir. En iyi eğitim alacakları yerler nereler ise yolları oraya uğramıştır.
Kendisine büyük bir mülk verilen Süleyman Peygamberin, kendi gibi kral peygamber olan Davut Peygamberin de sarayın sahipleri olduklarını biliyoruz. Kral’ın oğlu olan Davut Peygamberin çok çok iyi bir eğitim aldığını söylemek gereksiz olur.
Kuran-ı Kerim’de isimleri zikredilen diğer peygamberlerin de yaşam hikayeleri yukarıda örneklerini verdiğimiz Peygamberlerin yaşam serüvenlerinden farklı değildir. Hepsini tek tek anlatmak sözü tekrarlamaktan öteye geçmez. Fakat burada Peygamberimiz için ayrı bir parantez açmamız da gerekmektedir. Çünkü zihin dünyamızda Hz. Peygamber, yetimdir. Küçük yaşta koruyucularını yitirmiştir. Yolu saraya düşmüş te gözükmemektedir. Dolayısıyla Hz. Peygamberin elçilik öncesi aldığı eğitim konusunda birkaç söz söylemek gerekmektedir.