Mükremin Kızılca

'ZOR SAAT'İN DUASI

Mükremin Kızılca

Ahzab hizb kelimesinin çoğuludur. 

Hizip Türkçede de kullanılan bir kelime olup gurup, fırka ve parti demektir.

Kur’an-ı kerimde hizipler manasında Ahzab suresi vardır ve Medine-i Münevvereye saldırıya geçen hiziplerden bahseder. Peygamber Efendimizin(sav) meşhur Ahzab Duası bu surenin, hakkında nazil buyrulduğu Hendek Savaşı sırasında varit olmuştur. 

Hendek savaşı sırasında Medine’ye saldıran hizipler: Medineli münafıklar, Yahudiler, Mekkeli müşrikler ve Badiyeden gelen müşrik kabilelerden oluşuyordu. Bunlar toptan H. 4. Yılda Medine’yi ele geçirmek için harekete geçmişlerdi.

Peygamberimiz de (sav) Selman-ı Farisi r.a. hazretlerinin fikri ve Ashab-ı kiramın yoğun gayretleriyle Medine’nin doğusuna yani Ahzabın Medine’ye saldıracakları tarafa yaklaşık 5,5 km uzunluğunda, genişliği 9 metre, derinliği ise 4,5 metre kadar bir hendek kazdılar.

Nadir Yahudilerinin Hayber’e sürülmesiyle bu kabileden bir heyet Mekkeli müşriklere giderek kesin destek sözüyle onları topyekûn bir savaşa ikna etmişlerdi. Mekkeli çeşitli kabilelerden toplanan hizipler Uhud tarafında, Medine’nin doğusunda konuşlanmışlar ve Medine’de bulunan Beni Kurayza Yahudileri de zaten daha aşağı bir yer olan Medine’nin civarında meskûn bulunuyorlardı.

Hizipler bütün güçleriyle Medine’ye yüklenmiş, hendeği aşmak için atlarını şahlandırıyorlardı.

Bu durumu ve Müslümanların ve peygamberimizin (sav) içinde bulunduğu sıkıntı şöyle anlatılır:

“Hani onlar size hem üst tarafınızdan hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. Hani gözler kaymış ve yürekler ağızlara gelmişti. Siz de Allah’a karşı çeşitli zanlarda bulunuyordunuz.  İşte orada müminler denendiler ve şiddetli bir şekilde sarsıldılar.” (Ahzab 10-11) 

Yüce peygamberimiz ellerini semaya kaldırmış Ahzab Duasını ediyordu:

“Ey Kitabı indiren Allah’ım! Hesabı hızlı olan Mevla’m bu hizipleri hezimete uğrat!...”

Ashab-ı kirama da; “Allahümmestür avrâtinâ ve âmin rav’âtinâ – Ey Allah’ımız açıklarımızı kapatıver, bizi korkularımızdan da kurtarıver!” diye dua etmelerini istemişti.

Hendeği atlayamayınca karşılıklı bir savaş olmadı. Ancak bir ay kadar süren kuşatma sonuna doğru müthiş bir kasırgayla yağmur, Ahzabın çadırlarını, söküp attı, ateşlerini söndürdü ve bütün ağırlıkları sel olup gitti.

Allah cc savaşı bizzat kendisinin uhdesine aldığını ve nelerle yardım ettiğini şu iki ayetiyle anlatmaktadır:

“Allah, inkâr edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Allah, savaşta müminlere kâfi geldi. Allah, kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.” (Ahzab 25) Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani (düşman) ordular üzerinize gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir.” (Ahzab 9)

Bu ayette Hendekte düşmana Allah’ın yettiği ifade buyruluyor fakat Enfal 60. Ayette: düşmana karşı en güçlü silahlarla her zaman hazırlıklı olunması emrediliyordu.

Son gece hazreti peygamber a.s ashabına dönerek: Bana düşmanın içine sızıp durumları hakkında kim haber getirecek? Diye sordu, iki üç defa soruyu tekrarlamasına rağmen ileri çıkan olmadı. Bunun üzerine bizzat efendimiz Huzeyfe R.A. çağırarak: git, ne durumdalar öğren, buraya kendini de bizi de riske atmadan sağ salim geri gel, buyurdu.

Huzeyfe r.a. gizlice aralarına girdi, Ebu Süfyan’ın arkasına kadar geldi, yayına bir ok yerleştirdi, her an vurabilirdi, ancak “geri sağ gel” emrini hatırladı, vaz geçti. Bütün hizip ve kabile reislerinin: haydin dönüyoruz, burada bize yer yok, dediklerini duydu.

Peygamberimize bu haberi getirince Müslümanlar rahatladı.

Peygamberimiz de zırhını çıkarıp temizlendi. Bu arada Cebrail a.s. geldi: zırhını, silahını çıkardın mı ya Muhammed? Dedi.

Evet, Ya Cebrail, deyince: biz melekler silahlarımızı çıkarmadık, hemen doğruca bu hıyaneti tertipleyen Yahudilerin kalelerini başlarına yıkmaya gidiyoruz, hazırlanın ya Resulallah! Dedi.

Çünkü bu savaşın görünmeyen silahlı ordusu meleklerdi.

Yazarın Diğer Yazıları