Mükremin Kızılca

Yaşanan, Planlananın Çok İlerisinde!

Mükremin Kızılca

1970’lerden Konya Hatıraları - 7

Konya ne kadar ovaysa o kadar da dağlık bir şehirdir. Bozdağ, Tutup, Loras ve Takkeli dağlar arasında kuşatılmış halde olan Konya kuzeyi Tutub’u atladıktan sonra Kulu makasından sonra Ankara sınırına kadar dümdüz ovadır. Doğusu da Bozdağ’ı saymazsak Aksaray’a kadar ve Ereğli’ye kadar ova 150 km devam eder. Güney - Doğusu ise Karamana kadar hiç yükseltisiz ovadır. Konya’nın sadece batısı ve güney-batısı sıfırdan dağlara yaslanmış haldedir.

1965 ila 1972 yılları arasında Konya ile Karapınar arası Karapınar ve Ereğli’ye giden iki şeritli bir yol vardı şimdiyse son derece rahat bölünmüş ve dört şeritli yol hizmet veriyor.

O zamanlar Konya’nın şehirlerarası otogarı bugün en eski garaj denilen Karatay terminalinin bulunduğu yerdi. Triportörler buraya devamlı yolcu taşırlardı. Şehirlerarası yolculuklara buradan “Konya Limitet” adlı bir firmayla gidilirdi. Otobüsler Magırus marka gürül gürül adeta adını haykırarak çalışan bir markaydı. Şehir içi ulaşım da bu marka otobüslerle yapılırdı.

Eski garaja hatta Konya’ya ilk adımını burada atardı gurbetçiler, öğrenciler ve ameleler. Bu yüzden iş arayanların toplandığı yanı başındaki yere “Amele Pazarı” denmişti ve halen denmektedir.

Eski garaja köylerden ve ilçelerden gelen belki benim gibi otobüse ilk binen yolcuların eski garaja inerken ellerinde bir poşet olurdu çoğu kez, bu poşetler arabanın tutması sonucu yaptıkları istifrağın poşetiydi. İner inmez bir atacak yer arar ve atarlardı.

1970’lerde bugün eski otogar denen kule sitenin olduğu yerdeki tesis yapılmıştı. Bu otogarın açıldığı tarihte Alâeddin ile otogar arasında Nalçacı Caddesinden başka meskûn mahal yoktu, bu cadde de aynı zamanda hizmete açılmıştı.

1971 yılı kurban bayramı öncesiydi, okuduğum Sedirler Şükran Kur’an Kursu hocası merhum Mustafa Keleş’in yazdığı “Kurban Risalesi” adlı kitaptan bir paket alarak satmak üzere otogardan bir yere binmem gerekiyordu. Alâeddin’in kuzeyinde üstü beton şemsiyeli, devamlı kartpostallarda gördüğüm yapıyı ilk görmüştüm, onu geriden izlemeye başladım.

Yanımda yüzleri maskeli bir çocuk gurubu peyda oldu, paraları ver diyorlardı, ellerinde de bıçakları vardı, yüzlerindeki maskeler de bildiğimiz kâğıttan şeylerdi, buralar o zaman çok tenhaydı ve beni gözlerine kestirmişlerdi, öyle korktum ki omzumdaki kitap paketini üzerlerine attığım gibi gerisin geriye son sürat koşarak uzaklaştım.

Kendimi kayalı parktaki şırıl şırıl su akan minik şelalenin önüne attığımda satayım da kârını harçlık yapayım, diye elime verilen yirmi kadar kitap aklıma geldi. Ağlamaya başladım, aklıma hocalarımızın dün söyledikleri “yasin ne için okunursa onun içindir” hadis-i şerifini hatırladım, ezberimde olan yasin-i şerifi okumaya başladım.

Uyuya kalmışım, aradan bir saat geçmişti, uyandığımda yanı başımda bir paket vardı, baktım benim kitapların bulunduğu paketti, yan bankta oturan bir aileye: amca bu paketi kim getirdi dedim; sen uyurken iki zabıta memuru getirdi, seni uyandırmak istemediler, bırakıp gittiler, bize de çocuk uyanıncaya kadar yanında durun dediler, dedi.

O kitapları o zaman Konya’nın ünlü hafızlarından Balkılı Sedirler Kur’an Kursunda görevli Hafız Mustafa Keleş merhum yazmıştı, nasıl gittiğimi hatırlamıyorum ama Gödene köyüne giderek orada cami cemaatine sattım ve kârını memlekete gidecek yol parası yaptım.

1970’li yıllar gözlerimiz Konya’da açılmaya başlamıştı, ondan öncesini bir serçenin yumuk gözlü bülüçleri gibi hissediyorum kendimi. Sedirlerde ve Topraklık’taki Kur’an kurslarında okurken bize çarşıya çıktığımızda hocalarımız devamlı “aman Alâeddin tepesinden öte geçmeyin” diye tembih ederlerdi. Bu tepeye de çıkmamız yasaktı, ötesinde zafer diye bir yer varmış, diye duyardık.

45 yıl önce Konya nüfusu 200 binin bile altındadır. Şehrimiz o kadar hızlı gelişiyor ki 20 yıl önce yapılan çevre yolu bir iç yola dönmekte, otogarlar da şehrin tam göbeğinde kalmaktadır.

Şu anda merkez nüfusu elli yılda beşe katlamış haldedir. 50 yıl sonra da bugünkü nüfusun beşe katlandığını düşünmeye kalksak Konya’da ekecek tarla kalmaz, bu nedenle mutlaka yapılaşmanın batıya kayması gerekmektedir. Yakında Konya’mız Bulamasa,Tat köye ve Bilecik’e kadar tüm dağlarımız evlerle dolacaktır ve dolmaktadır.

Elli yıl sonra Kadınhanı, Sarayönü, Çumra gibi ilçeler merkez ilçe ve ya mahalle olacak 3–5 milyonluk bir kent oluşturacaklardır.  Bu bakımdan belediyelerimiz planlarını ona göre yapmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları