Mükremin Kızılca

Yaramaz Sinirlerin Alınması

Mükremin Kızılca

Biberin Acı Sinirleri

Oldum olası sofralarımızdan biber hiç eksik olmaz. 

Genellikle kahvaltılarda yeşil, kuru biber, isot ve benzeri adlarla yemeklerimize çeşni katar. 

Salatalık, biber gibi sebzeler bazen ucundan geriye doğru acımaya başlarlar. 

Şahsen ucundan geriye doğru acıma başlayınca ben hemen ona "bu biber acımaya başladı" diye uzatırım. 

O da alır, ikiye yarar, içinden bir şeyler çıkarır bana geri uzatır.

 Yediğim zaman aynı biberde hiçbir acının kalmadığını görürüm. 

İnsanlarda, hayvanlarda ve bitkilerde bu acı sinirler her zaman vardır. 

Bu sinirler alındığı zaman tatlı, yenen, konuşulan, sohbet edilen ve uyum sağlanılan bir hale dönüşürler. 

Bunun içindir ki Kur’an-ı Kerim’deki bazı ayetlerde de geçtiği gibi cennet ehlinin ruhlarında, kalplerinde bulunan kin, haset, çekememe, kıskançlık gibi sinirler alınır, buyrulmuştur.

“Biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp attık. Altlarından da ırmaklar akar. “Hamd, bizi buna eriştiren Allah’a mahsustur. Eğer Allah’ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş olamazdık. Andolsun, Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişler” derler. Onlara, “İşte yaptığınız (iyi işler) sayesinde kendisine varis kılındığınız cennet!” diye seslenilir. (Araf 43)

“Biz, onların gönüllerindeki kini söküp attık; onlar artık köşkler üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olacaklar. “ (Hicr 47)
İşte iki cihanda da Allah’ın ve İslam’ın arzusu kısaca budur.

Başka ne isteriz?

Ermenek’te 800 yıllık Tekke Camii kubbesi süsleme ayetleri

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır.
Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!  

Ey Rabbimiz! Doğrusu sen, kimi cehenneme koyarsan, artık onu rüsvay etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.

Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz, «Rabbinize inanın!» diye imana çağıran bir davetçiyi (Peygamber'i, Kur'an'ı) işittik, hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al, ey Rabbimiz!

Rabbimiz! Bize, peygamberlerin vasıtasıyla vâdettiklerini de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil-rüsvay etme; şüphesiz sen vâdinden caymazsın!” (Al-i İmran 190-194) 

Kur’an’ı Kerimde Namaz Tarifi 

Seferde namazın kısaltılması ve savaş durumunda cemaatle nasıl kılınacağını tarif eden iki ayet-i kerime!

“Yeryüzünde sefere çıktığınız vakit kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.

(Ey Muhammed!) Cephede sen de onların (mü’minlerin) arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (bir rekât kıldıklarında) arkanıza (düşman karşısına) geçsinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silâhlarını yanlarına alsınlar. İnkâr edenler arzu ederler ki, silâhlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Yağmurdan zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda size bir beis yoktur. Bununla birlikte ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz Allah, inkârcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.” (Nisa 101 – 102) 

Bu iki ayete göre seferde, dört rekât olan farz namaz iki rekât, savaş durumunda ise bir rekât olarak kılınır. 

Hazarda yani ikamet ettiği yerde iken farz namazların nasıl kılınacağını da peygamberimiz (sav) tarif etmiştir.

Medine’ye hicret ettikten sonra günde beş vakti vefatına kadar bizzat müminlerin önüne geçip imam olarak kıldırmış ve “ben nasıl kılıyorsam öyle kılın” buyurmuştur.

Yazarın Diğer Yazıları