
Vatan Böyle Sevilir!
Mükremin Kızılca
Kar yağdı, tipi esti, kürs yığdı ama o toprağını terk etmedi.
İşte ben bu yüzden ona aşığım. Yani vatanıma âşık olduğu için aşığım.
İnsanlar en ufak bir sıkıntıda bulundukları yeri terk ederken o hiç kıpırdamadı bile.
İnsanlar bırak karı, yağmurlar başlar başlamaz eşyalarını katırlarına, traktörlerine doldurup daha sahil yerlere inerken o dimdik durdu. Oysa insanlar gibi o, kış için depolama bile yapmayan mübarek bir yaratıktı.
Bu sene de böyle oldu. Yayla ekinleri derildikten, samanı denesi yerlerine yerleştikten sonra bütün komşular toplanmışlardı. Göç zamanı gelmişti diğer vatanlarına. Onların bir vatanı daha vardı aynen insanlar gibi, birinde yaylarlar birinde kışlarlardı. Ama bunlar insanlar gibi yaylaklarını toptan terk etmiyor burada yeterince nöbetçi bırakıp gidiyorlardı.
İşte bu toplantıda bu konu görüşülecekti.
“Ala serçeler keyfe geldiklerinde bütün serçeleri hatta atmaca ve kartalları taklit ederek üstümüzde dans ederler ancak yuvalarına, o önü mermer döşeli saray yavrusu meskenlerine yaklaştığımızda ise panik havasıyla sadece “hüd hüd hüd- cak cik cak” diye kanat çırparlar.”
Diyordu yazar onlar hakkında. İşte bu toplantıya başkanlık edecek olanlar onlardı.
Sağ tarafına bir Gök güdük, sol tarafına da bir Kır serçesini aldı ve toplantıyı Allah’ın adıyla açtı.
“Arkadaşlar hepimiz buralardaki deneler tükenip böcekler öldüğünde buraları bırakıp en yakın sahile ineceğiz. Bu nedenle bu vatanımızı kışın bekleyecek nöbetçi aileler seçeceğiz. Onlar burada kalacaklar. Vatanımızı kışta güzde bahara kadar yalnız bırakmayacaklar.”
Ala serçeler (Kuyrukkan), Gök güdükler (Çamurcular) ve Kır serçeleri (Tebakul) aralarından yeterli sayıda ailenin kış nöbetçisi olarak kalmasına gönüllü olurlar.
Zemheride de varsanız hamsinde, cemrelerde de varsanız yaylalarda, kırlarda mutlaka onları göreceksiniz. Siz onları göremeseniz bile onlar sizi görünce ses verecekler, hoş geldiniz, diyeceklerdir.
Oysa onlar bütün hayvanlar gibi insanı düşmanların en acımasızı olarak bilirler. Ama bu kara kış günlerinde bir hareketlilik buraları neden terk etmedikleri hususunda onlara güç vermektedir.
Yazın vardığınızda bir koyaktan, tepeden geçerken ister yaya olun, ister arabayla mutlaka size karşı tepeden çığlık atarak ses vereceklerdir. Arabadaysanız önünüze düşüp adeta yol gösterircesine süzüle süzüle sizi takip edeceklerdir.
Karaman’da bulunan Ala serçelerin 2 türünü keşfettik. Bunlardan birisi belde ve köylere yakın yerlerdekiler, bunlar yuvalarının önüne kısa kazıklar döşerler, bu onlara evlerinin bir işaretidir, ayrıca sesleri kırlardakilere göre daha yumuşak, renkleri de daha mattır. İkinci tür 1600 rakımdan yukarıda ki kırlarda yaşayanlar ki bunların beyazı daha beyaz siyahı da daha siyahtır. Sesleri çok daha belirgin olup ıslık seslerinin insanınkinden farkı yoktur. Bu ikinci tür yuvalarının önüne say döşerler, sanki saraylara döşenen mermer gibi küçük düz çakıllarla süsler yuvalarının önünü. Bunun yuvayı bulmalarına yardımcı olduğu sanılıyor. Yuvalarının yerini belli etmemek ve hedef şaşırtmak için kaya yarılganlarına yalandan dalıp çıkarlar. Ancak yuvalarını bulunduğu yere yaklaştın mı basarlar çığlığı.
Genelde yere yakın taş deliklerine yuva yapan Ala serçelerin ve ot diplerine yuvasını yerleştiren Kır serçelerinin amansız düşmanı yılanlardır. Bu iki türün nesilleri son yıllarda gözle görülür bir azalma göstermektedir.
Kır serçeleri Gök güdükler gibi köylere, mahallelere ve ev aralarına kadar sokulsa da Ala serçeler daha ürkek olduğundan o kadar yanaşamamaktadır.
1960 yılından beri bu serçeleri takip ederim. Karaman yöresindeki dağılımlarındaki azalma dikkat çekmektedir. Bunun başlıca sebebi kırsalda kalan Ala serçelerin yılanlara yem olmasıdır.
Diğer sebepleri arasında başı tarım ilaçları çekmektedir.