Mükremin Kızılca

Türkiye – Mısır - Afrika

Mükremin Kızılca

Osmanlıların 1. Sultan Selim (1512/1520) tarafından Mısırın zaptı Somalili emirliklerde büyük sevgi gösterileriyle karşılandı. Emirlikler derhal İstanbul’a elçiler göndererek bağlılıklarını bildirdiler. Müslümanlarda yeni bir cihat ruhu doğmuştu, moralleri yükseldi. Kaybettikleri toprakları bir bir geri almaya başladılar. 

Somali Müslümanları aralarındaki çekişmelerden dolayı din ve vatanlarını savunma kabiliyetini kaybetmek üzereydiler. 1517 de Osmanlılar Mısıra hâkim olunca Habeş ve Portekizli haçlılar ummadıkları anda karadan ve denizden yeni bir düşmanla karşılaştılar. Osmanlılar Kızıldeniz’e Maso, Savakin ve önemli limanlara ateşli silahlarla donanmış savaş filoları yerleştirdiler.

Portekizli komutan Kristofer’in öldüğü savaştan önce Portekiz hükümeti Osmanlılarla anlaşmak ve arayı bulmak için Duarte Catano’yu ön çalışmalar ve şu barış önerilerini görüşmek üzere göndermişti:

1- Portekiz hükümeti her yıl 2500 yük baharatı Hindistan’dan alıp Basra’ya Osmanlıların erzakı için teslim edecek. Buna karşılık Osmanlılar da Basra’da Portekiz kuvvetlerinin azığı için on yıl müddetle 20 bin yük buğday temin edecektir.

2- Babülmendeb körfezine giren Portekiz donanması rahatsız edilmeyecek buna karşılık Osmanlı donanması Kızıldeniz’e sokulmayacak ve Yemendeki askeri varlığını azaltacak, Portekiz gemileri Aden, Zebide ve Cidde limanlarında rahatça ticaret yapabileceklerdir.

3- Bu barış anlaşmasından sonra Osmanlılar Portekiz’i vuracak ve Hint yollarını tehlikeye atacak silah ve gemi üretmeyi durduracaktır.

4- Osmanlılar tüm limanları ticari izni olmayan gemilere kapatacak ve gerekirse haczedecektir.

10 Şubat 1541 de Portekiz heyeti bu önerilerle İstanbul’a geldi, heyet başkanı yazılı kâğıdı Kanuni Sultan Süleyman’a takdim edince Kanuni Sultan Süleyman okur okumaz kâğıdı parçaladı ve Portekiz heyetini sınır dışı etti. 

Portekizliler Habeş ordusunu son model silahlarla donattılar, ateşli silahlardan ve bombalardan koruyan zırhlı birlikler oluşturdular, eğitimli ve keskin nişancı bir birliği de öne sürerek Somali’ye karşı savaşa giriştiler. İmam Ahmet Garriyi toparlanamadan yaraladılar, ölümcül bir yara alan Ahmet’i 1543 yılında üzerine ateş dökerek öldürdüler. 

Somalililerin başkomutanı Ahmet Garri şehit olduktan sonra darmadağın olan ordunun başına Emir Nur Mücahit geçti.   Nur Mücahit Ahmet’in halifesi olarak Müslümanları toplamakla işe başladı. Bu yenilginin intikamını alması lazımdı. Kuvvetlerini Hararda toplamaya başlayan Nur Mücahit 1559 yılında kral Galadyusu giriştiği savaşta yendi ve öldürdü.  

Nur Mücahit ara vermeden, Habeşlerle savaşın dozunu artırdı, onları sıkboğaz etmeye başladı, bu arada içeride de her dalda devleti güçlendirmek, iç güvenliği sağlamak ve imam Ahmet’ten doğan boşluğu kapatmak için iyileştirmelere gitti.   Tam bu sırada 1559 da Nur Mücahit öldü ve Harar’a defnedildi.

Sonunda Osmanlı ordusu tekrar bölgeye döndü ve sahil boylarında kaldı. Portekiz gemilerinin kıyı limanlarına gelmesi engellendikten ve Kızıldeniz’den atıldıktan sonra ara sıra Cala kabilesinin saldırılarına maruz kalsa da Harar tam bağımsız haldeydi.   Cala kabilesi imam Ahmet’in ölümünden sonra Somalililerin askerlerini bölgeden çekişiyle bir boşalma fırsatı elde ettiler. Cala Somali ile Etiyopya arasında Etiyopya’da İslami fetihleri takip eden asırlarda doğal bir duvar gibiydi.  

İslam ülkelerine hâkim olmanın zorluğu, bu ülkelerle savaşmanın tehlikeleri, sahillerdeki Osmanlı hâkimiyeti, Portekizlilerin Kızıldeniz’den sürülmesi, Cala kabilesinin ayaklanması bütün bunlar Etiyopya’nın uzun bir uzletine neden oldu. Bütün bunlar Habeşistan’da askerler, din adamları, yol kesiciler, kilise ve benzerleri merkezi hükümetin işini zorlaştıran birer amil olarak ortaya çıkmıştır.

400 yıl Osmanlı idaresinde veya himayesinde kalan Afrikalı Müslümanlar 20. yüzyılın başından beri sıkıntılardan kurtulamadılar, hala eski sömürgecilerin at oynattığı bir alan olma niteliğini sürdürüyorlar. Bu durumdan çıkmamaları için de AB ve ABD ellerinden geleni yapmaya devam ediyor.

Afrika Müslümanlarının güçlü bir Türkiye’yi kuvvetle istedikleri bir gerçektir.

Yazarın Diğer Yazıları