Mükremin Kızılca

Tasavvuf ve Nefis  

Mükremin Kızılca

Tasavvuf İslam’ı daha tavizsiz olarak yaşamak ve şüphelilerden kaçınmak tarikat ise onun kurumsallaşan okulları olarak tarif edilir. Asr-ı saadette böyle bir hayat vardı ancak böyle bir isim yoktu.

Bu bakımdan tasavvuf ehlinin avam dedikleri insanlara karşı bir üstünlük taslamaları kabul edilemez. Hatta tasavvuf en başta kibir ve gurur gibi hastalıkları yenmek için tesis edilmiştir.

Tasavvur erbabının hedefi şu altı maraza şifa bulmaktır: Kibir- Gurur, Hırs – Tamah, Heva –Heves. Bu altı hastalıktan birisi bir müritte bulunursa o asla mürit sayılamaz.

Tasavvuf ve tarikat mensubu olmak Allah’ın sormayacağı şeylerdir üstelik İslam ve imanın şartı olmayan olgulardır. Bu iki olgunun İslam dışı olduğu da söylenemez.

Bu okulun İslam’da iç savaşların başlamasıyla açılmaya başlandığı da bir gerçektir. Birbirine silah çeken iki Müslüman gurubu gören samimi müminler çareyi inzivada bulmuşlardır.

Bu konuda kendilerine rehber olacak birçok ayet ve hadis de vardır.

“Yakında Müslümanın en hayırlı malı dağ başlarında otlattığı koyun olacaktır, böylece diniyle beraber fitnelerden kaçmış olur.” (Buhari / 9) hadis-i şerifi bunlardan birisidir.

4. halife hazreti Ali’ye Muaviye’nin biat etmemesiyle başlayan isyan ve fitne hareketleri sırasında birçok mümin evinden çıkmayarak veya tenhalarda inzivaya çekilerek Allah’la baş başa kalmayı tercih etmiştir.

Tasavvufun okulları olan tarikatların ana gayesi nefsi terbiyedir. Nefsin terbiyesi demek onun İslam dairesi içerisinde tutularak azmasını önlemektir. Meşru çerçevede her türlü keyfe kâfi olan İslamiyet’in mensuplarının normalde büyük günah işlemelerine gerek yoktur.

Ehl-i sünnet tarikatları nefsi yedi sınıfa ayırırlar, bu yedi aşama nefsin her biri için Kur’an-i kerimde ayetler vardır.

Yüce kitabımızda yedi nefis şu adlarla yer almaktadır:

1- Nefs-i Emmare:

“Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi.” (Yusuf /53)

Ayetin transkripsiyonunda gördüğünüz gibi nefs-i emmare tabiri aynen “İnne’n-nefse leemmâretüm Bissûi” şeklinde ayette geçiyor.

2- Nefs-İ Levvame:

“(Kusurlarından dolayı kendini) kınayan nefse de yemin ederim (ki diriltilip hesaba çekileceksiniz).”

Ayetin transkripsiyonunda gördüğünüz gibi ayet-i kerimede Nefs-i Levvame aynen “Velâ uksimu bi-nnefsi-llevvâmeti” olarak geçmektedir.

3- Nefs-İ Mülheme:

“Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene ant olsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.” (Şems / 7,8,9)

“Ve nefsin vemâ sevvâhâ - Fe-elhemehâ fucûrahâ ve takvâhâ”

Bu ayette nefs kelimesi tıpkı geçerken mülheme kelimesi mazi sığasında “fe-elhemeha” şeklinde yer almıştır.

5- Nefs-İ Mutmainne:

“Ey huzur içinde olan nefis! Sen ondan razı, o da senden razı olarak Rabbine dön!

(İyi) kullarımın arasına gir. Ardından da Cennetime gir.” (Fecr s. son ayetler)

Bu ayet-i kerimede de Nefs-i Mutmainne “Yâ eyyetuhâ-nnefsu’l-mutmeinnetu” aynen zikredilmektedir.

6- Nefs-İ Raziye 7- Nefs-İ Marziye

“Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön! Kullarımın arasına katıl, Cennetime gir” 

Nefsin en üst mertebeleri de bu ayette “İrci’î ilâ rabbiki râziyeten marziyyeten” şeklinde aynen anılmaktadır.

Bunların en büyük özelliği Beyyine suresinin son ayetinde anlatıldığı gibi ve Fecr suresinin son üç ayetinde de İnsanın ulaşabileceği son nokta olan Nefs-i raziye ve Nefs-i marziye derecesine ulaşan bu insanların Allahtan aldıkları emir bambaşkadır:

“Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön! Kullarımın arasına katıl, Cennetime gir” 

Yazarın Diğer Yazıları