
Sincar'a İlk Askeri Operasyon!
Mükremin Kızılca
Sincar ve Telafer yüz yıllardır bir Osmanlı Devleti toprağı olarak bu devleti en fazla uğraştıran iki kasaba olmuştur.
Bölgenin hatta Asya’nın en sarp ve zorlu dağlarının yer aldığı Sincar’ı merkez ve ana sığınak olarak yerleşmiş bulunan Yezidiler başta Telafer olmak üzere çevredeki aşiret ve kabileleri daima taciz halinde olmuşlar ve onların mallarını yağmaya, canlarını da öldürmeye devam etmişlerdir.
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Yezidilerin ıslahı, terbiyesi ve akaitlerinin düzeltilmesi amacıyla defalarca heyetler ve komisyonlar oluşturulmuştur. Ancak arşivlerde “Gaile”, “Fırka-i Dâlle” ve “Eşkıya” olarak yer alan Yezidilere hiçbir nasihatin ve müsamahanın kar etmediği kaydedilmektedir.
Musul, Telafer, Sincar, Diyarbakır, Van ve Doğu Beyazıt Rusya sınırında yoğunlaşan Yezidiler askerlik yapmamakta da direnerek devlete zorluk çıkarıyorlardı. Osmanlı devleti onları her halükarda Müslüman addederek askere celp etmek istese de bu hususta büyük gaileler çıkararak devleti zor kullanmaya itiyorlardı.
Bu arada vergilerini, öşürlerini vermedikleri gibi tahsildarlara kast ediyorlar, yol güvenliğini bertaraf ederek kervan yollarını bile tutarak yağma ve katil olaylarına sürekli teşebbüs ediyorlardı. Kendileri dışında olanların her şeyini mubah sayarak yapmadık çirkinlik bırakmamışlardı.
İşte 19. Yüz yıl ortalarında nush ile uslanmayan bu halka karşı tarihte ilk büyük askeri operasyon gerçekleştirildi.
İşte bu makalemize bu askeri harekâttan bahsedeceğim, inşallah.
Sincar’a ve Telafer’e İlk Askeri Operasyon!
1837 senesinde hiçbir tolerans ve iyi niyetin kar etmemesi üzerine Reşit Paşa Telafer ve Sincar üzerine harekâtla görevlendirilmiştir. Telafer ile Sincar arası atla 12 saat mesafedir.
Reşit Paşa, Sincar’da otuz gün kaldım, Allah’ın bir kulu yanıma gelmedi, daima kaçış ve saklanış halindeydiler, demektedir.
Mirza Paşa, Reşit Paşa ve Emir Arslan komutasındaki bütün askerler Sincar ve Telafer’i dört tarafından öylesine bir kuşatmaya aldılar ki bir ferdin içeriye girmesi de çıkması da mümkün değildi. Hatta kuşatmadan önce 2000 davar ve 16 kısrakla kaçmayı başaran bir kısım Yezidi, sekiz saat öteden derdest edilip muhasara alanına sokuldular.
Ateş edilmeden önce Telafer ve Sincar halkları devlete itaat, silah altına alınma ve vergilerini ödemeyi taahhüt etmeye çağrıldılar.
Karşılarında piyade, süvari ve topçu birliklerini gören Yezidiler devlete kayıtsız şartsız itaat etmeyi ve bundan sonra bütün vergilerini ve öşürlerini mütesellimlere teslim etmeyi kabul ettiler.
Reşit Paşa, refakatindeki adamları aracılığıyla senelerdir verilmeyen aşar ve rüsumatın hemen verildiği takdirde geleceğe dair itaat taahhüdünü kabul edeceğini bildirdi.
Bunun üzerine birikmiş vergi ve aşar olarak 1200 kese akçe ve binlerce zekât hayvanı getirdiler, bunun 300 kesesi burada harcamaya ayrıldı, kalan 900 kese ise Der saadete gönderildi.
Bu arada askerlik yapmayı reddeden ve kendilerine celp kâğıdı gelen 3000 kişi hemen askere alındı.
20. yüz yılda Yezidileri ıslah, terbiye ve akaitlerini düzelterek Müslüman kimliği verilmesi için Osmanlı devleti büyük hamleler yaptı, bu hususta baya başarılar da sergilendi ve birçok Yezidi Müslüman olarak adlarını, kıyafetlerini ve hayat tarzlarını değiştirdiler.
Sonuçta Yezidi köylerinin birçoğuna cami ve okul inşa edildi. Bu hususta hiçbir masraftan kaçınılmadı. Hatta Müslüman olan Yezidilerin mükellef olanlarına kişi başına yüz otuz kuruş nakdi yardım bile yapıldı.
Öte yandan Amerikalı misyonerler de onları Hristiyanlaştırmak için okullar açıyor, seminerler tertip ediyor ve hiçbir harcamadan kaçınmıyorlardı.
Ama ne yazıktır ki tarih yine tekerrür etti ve2021 yılında da Amerikalılar Sincar, Telafer ve civarındaki halkları Türkiye aleyhine organize etmeyi sürdürmektedir.
Kaynak: BOA HAT-448-223325-/A /1253/1837