
Sille / Su Dirhemi
Mükremin Kızılca
Sille Osmanlı döneminde bütün sıkıntılarını İstanbul’dan alınan fermanlarla gidermiş ayrıcalıklı bir beldedir.
Tüm Osmanlı topraklarında bütün yazı harfi Arapça iken burada Grekçedir. Bunun ana sebebi bu Türk asıllı Hristiyanların Ortodoks olmasıdır. İstanbul’un fethinde fethe büyük katkısı olan ve batıda galip olan papaya bağlı Hristiyan mezheplerine karşı olan bu mezhebi Osmanlılar daima kayırmışlar ve korumuşlardır.
Sille / Sudirhemi Konya’nın merkezi Kayalı Parktan 8 km kuzey batısında, antik bir beldedir. Şu andaki idari durumu mahalledir.
Burası aslen Türk olan Karamanlı Hıristiyan Ortodoksların mübadele öncesi Müslümanlarla beraber yüzyıllarca yaşadığı yerleşimdir.
Bu Türkler Müslüman olmadıklarından ve Hıristiyan olduklarından Roma’ya ait Rumlar olarak adlandırılmışlardır. Silleli Rumların kullandıkları dil Grek alfabesiyle yazılan Türkçedir buna Karamanlıca denmekte ve çözümlemesi oldukça zor ibareler ihtiva etmektedir.
Bugün Silledeki kitabeler Rumca sanılıyorsa da tamamen Türkçedir. Ancak Kur’an alfabesiyle değil de Rum alfabesiyle yazıldığından uzmanları haricinde okuyanı yoktur. Bu bakımdan Sille Osmanlı döneminde özerk bir bölge statüsündedir, zira Arap alfabesini kabule zorlanmayarak Türkçeyi Rum alfabesiyle kullanmalarına izin verilmiştir.
Roma, Bizans, Kudüs yolu üzerinde yer aldığı için önemli bir dini merkez olmuştur. Dünyanın en eski ve en büyük manastırlarından biri olan Ak Manastır "Hagios Khariton Manastırı", "Deyr-i Eflâtun" bu köydedir ve yaklaşık 800 yıl kesintisiz hizmet vermiştir. Ak Manastır Konya'da yaşayan Mevlevi dervişlerince de ziyaret edilmiş ve bahçesinde küçük bir de mescit yaptırılmıştır. Şimdilerde askeri alan içinde kaldığı için ziyarete kapalıdır.
Köyde yumuşak volkanik kayalara oyulmuş pek çok küçük kilise, Osmanlı mezar taşları ve günümüze kadar gelebilmiş Aya Elena kilisesi ziyaret edilebilir. Kilise, ilk Hıristiyan Bizans imparatoru Konstantin'in annesi Helena tarafından Michael Archangelos adına MS. 371'de inşa ettirilmiştir.
Aziz Barnabas ve Aziz Pavlus, yeni ahitte (incil) ve antik kaynaklarda yer aldığına göre Selevkos(Silifke) den sonra İkonium'a (Konya) gelirler ve buradaki belli, merkezlerden Sille ve Kilistraya yani Gökyurt’a uğrarlar. Konya da şu anda Alâeddin bulvarında bulunan Kilise Aziz Pavlus adına inşa edilmiştir ve bu adı taşımaktadır.
Osmanlı döneminde Konya’da 3 nahiye merkezinden söz edilebilir:
Sudirhemi/Sille, Hatunsaray ve İnsuyu.
Kuzeydeki tüm bu günkü köy ve kazalar şimdi Cihanbeyli’ye bağlı bir köy olan İnsuyu’na bağlıydı. Konya merkeze ait köylerin büyük bölümü de Sudirhemine yani Silleye bağlıydı. Akören köyleri Hatunsaray’a, Bozkır ve güneydeki Çumra köyleriyse Belviran’a (Sarıoğlan) kayıtlıydı.
İsimleri Aslan, Kaplan, Kaya ve Ivaz gibi Türk olan ve Türkçe Hıristiyan tapınış gösteren, Türkçe konuşan, Grek harflerini kullanarak Türkçe dinî ve edebi eserler verip yayın yapan Silleli Hıristiyan soydaşlarımız ne yazıktır ki 1924 yılında karşılıklı değişime tabi tutularak Anadolu'dan göç ettirilmekten kurtulamamışlardır.
Hıristiyan Türklerin kendi durumlarını anlatmak için yaktıkları bir ağıt onları bütün yönleriyle anlatmaya yetiyor:
"Gerçi Rum isek de Rumca bilmez Türkçe söyleriz
Ne Türkçe yazar okuruz, ne de Rumca söyleriz
Öyle bir mahluti (karışık) hatt-ı tarikatımız vardır
Hurufumuz (harflerimiz) Yunanice, Türkçe meram eyleriz"
Yüz yıl önce vuku bulan tehcirden sonra Silleye her yıl binlerce turist gelmeye devam etmiştir. Bu turistler buradan göçe zorlanan Karamanlı Ortodoks Türklerin torunlarından başkası değildir.
Bugün Konya Selçuklu ilçesinin bir mahallesi olan Sille aslına uygun olarak tanzim edilip turizme açılmıştır.
Bir başka makalemde inşallah, “Fermanlarla Yönetilen Sille”yi ele alacağım.
Sağlıklı günler dilerim!