Mükremin Kızılca

Selanik Gargaralı Hacı Kafilesi  

Mükremin Kızılca

1517 yılının ilkbaharı.
Yaklaşık bir yıl önce Mısır seferine katılan ordunun bir kısmıyla hacca azmeden Emin ve arkadaşları Çanakkale açıklarına geldiler. 
Burada Selanik’ten gelen ayrı bir vapurla Gargaraya gideceklerdi. Alınan haberlere göre: Yavuz Sultan Selim Ridaniye savaşı için yoğun bir çalışma içindeymiş, eğer Ridaniye savaşını da kazanırsa Kahire yolu açılacakmış. 
Beşir de Ridaniye savaşına katılacak ve Mısıra devam edecek ordu arasındaydı. Selanik Kesendre vapuruna binerken Emin, boş boş Çanakkale iskelesine bakındı, durdu.
Gargaraya vardıklarında, beraber götürdüğü oğlu Beşir’i soran anasına ne diyeceğini tasarlamaya başladı.
Kadir ve anası Ünzile, babasının ve ağabeyi Beşir’in beraber döneceklerini sanıyordu. Buna göre iki tane koçu Dua Sekisinde kurban etmek üzere hazırlıyordu. Dua Sekisi Taşeli Gargara’sında olan, köyün girişinde, hacıları karşılamaya ve uğurlamaya ayrılmış güzel bir mekândı, bu adı Selanik Gargara’da da aynı hizmeti görecek bir yere ad vermişlerdi. 
Selanik vapuru Kesendre sahillerinde görülünce Avrupa hacılarını getiren bu gemideki yakınlarını karaya çıkarmak için binlerce kişi toplanmıştı. 
Kadir, babasını uzaktan fark etti, koşup boynuna sarıldı, defalarca Hacer-i Es’ada sürülmüş ellerini öptü. Etrafa bakınıyordu Kadir, gözleriyle Beşir ağabeyini arıyordu. 
Emin, gözleri yaşlı oğlunun başını kendisine doğru kaldırdı: o yok oğlum, Mercidâbık savaşından sonra Ridaniye’de de büyük bir gaile yaşanıyormuş, ordu oradan da Sina çölünü geçip Mısıra girecekmiş, bu da en az bir yıl alır, derler. 
Baba oğul ve Gargara’dan diğer birkaç hacı komşularını, getirdiği atlı arabaya bindiren Kadir Gargara’ya doğru yola koyuldu. 
Gargara’ya yaklaştıklarında ilk uğrak yeri elbette Dua sekisiydi. Onları karşılamaya gelen bütün Gargara halkı burada toplanmıştı. Ama onları ilk karşılayan katman katman kayalardaki yuvalarından havalanan gök güdüklerle kuyrukkakanlardı. 
Dua Sekisine gelinceye kadar her ikisi de üzerlerinde çığlıklar atarak hoş geldiniz dediler. Kuyrukkakan bütün kuşları taklit eden bir konsere bile başlamıştı. Ama en duygusalı şu gök güdüğün ciğerden gelen çığlığıydı. Emin kendisini tutamadı, koyuverdi, başladı seslice ağlamaya. 
Dua sekisinde Kadir’in ve diğer hacı yakınlarının hazırladığı on kadar kurban boğazlandı. Ünzile ve diğer hacı eşleri kocalarına sarılamadılar bile, sadece geriden hoş geldiniz, sefalar getirdiniz, demekle yetinip yemek hazırlığına devam ettiler. 
Ünzile Kadir’e yavaşça: Guzum, Beşir ağan yok mu? Deyince 
Yok ana! Onlar Mısırı fethedip döneceklermiş, dedi. 
Etlerin yarıya yakınını hersenin (keşkek) üzerine dökülen soğanlı ve nohutlu yahniye harcadılar. Geriye kalanı da köye götürüp başta medrese talebeleri olmak üzere komşulara dağıttılar. 
Gargara, Selanik’in en önemli bir köy kenti olma özelliğini yüz yıllarca sürdürdü. 
Gargara’nın medresesi, köy konağı, korusu, Gargara Vakfı ve çevreye hizmet veren şifa hanesi hep oldu. 
1830 yılında Osmanlı devlet-i aliyesi bütün memleketlerinde nüfus sayımı yaptı. Bu tarihte Gargarada 600 kadar insan ikamet ediyordu.  1845 yılında ise Gargarada 92 hane vardı. 

Yazarın Diğer Yazıları