Mükremin Kızılca

Reşide Kadında Evlenme Kararı

Mükremin Kızılca

İslam Hukukunda reşide kadına “Fâile-i Muhtare” - işinde özgür, ifadesi kullanılır.

Halk arasında geçerli adetlerin ne kadarı ve ya hangileri İslami’dir ya da değildir?

Hepimiz her gördüğü bir olumsuzluk karşısında adet, töre ve ananeleri topa tutarak eskiyi kötüleriz. Mesela evlenecek gençler arasında görüşme, tanışma ve kızlarımızı istediğimiz kişiyle evlendirme gibi. Bu konudaki peşin İslami hakikat herkesin kendi istediği ve sevdiği kişiyle evlenmesidir.

Adetlerin ve törelerinde İslami hayatın oluşumunda bir rolü vardır; eğer Edille-i şer’iyyede bir başka emir / tavsiye yoksa ve adet ve töre de İslam’ın var olan gerçekleriyle sürtüşmüyorsa onlarda kale alınır ve yasa koyucu tarafından önemsenebilir.

Şimdi diyeceklerimiz; reşit olan kız ve erkeğin evlenmedeki kendi sözel öncelikleri hakkındadır. Zaten reşit olmayanların İslam’da evlenmesi söz konusu değildir.

Son söyleyeceğimizi en başta diyelim ki; reşit kız çocuklarını kendi iradesi dışında birisiyle evlendirmek asla İslami değildir, halk arasında geçen yanlış uygulamaları dinimize mal etmek en büyük haksızlıktır.

Bu konuda Hanefi hukukçuların görüşü diğer üç mezhepteki farklı algıya rağmen son kararı evlenenin vermesi yolundadır. Ancak ana / baba da bu yeni gençleri yol göstermek uyarmak ve aydınlatmakla yükümlüdürler.

Bugün sizlere Konya merkez, Sille bucağı Tatköy’de 335 yıl önce yaşanan ve o günleri aydınlatan tarihi bir yaşanmış olayı birinci ağızdan vermeğe çalışacağım.

1681 yılında orta Anadolu’nun ortasında Konya’nın Selçuklu ilçesine bağlı Tatköyde yaşanan bir ibretlik olayı vereceğiz; Konya kadı sicillerinde bulunan bu zaptın hem Osmanlıcasını, hem transkript halini hem de sadeleştirilmesini (parantez arası kelimelerle) bulacaksınız.

Bu metni size aktarmadan maksat: Anadolu da bundan 340 yıl önce evlenmede son kararı kimin verdiği hakkında ilk ağızdan gerçeği göstermektir.

“Mahmiyye-i Konya kazasına tâbi’ (bağlı) Tat nam (adlı) karye (köy) sakinlerinden Bektaş bin (oğlu) Ahmed nam kimesne meclis-i şer’-i hatîr-i lâzimü’t-tevkîrde (yüce mahkemede) bâisetü’l-kitab (dilekçe sahibesi) Şehriban binti (kızı) Kasım nam bikr-i bâliğa (reşit kız) mahzarında (huzurunda) üzerine da’vâ ve takrîr-i kelam idüb bundan akdem (önce) ben mezbûreye (bu kıza) namzed etmiş idim. Hâlâ tezevvüc murad (evlenme istediğimde) eylediğimde muhâlefet (kaçınır) ider sual olunsun didikde gıbbe’s-suâl (sorgudan sonra) mezbûre (sözü edilen kız)  Şehriban cevabında mezkûr Bektaş bana namzed itmişidi lâkin bu âna gelince beynimizde (aramızda) akd-i nikâh vâki’ olmamağla (nikah kıyılmamış) mezkûr Bektaş’dan mufârakat (ayrılarak) İdüp hâzır bi’l-meclis (burada bulunan) İsmâil’in oğlu Mehmed’e nefsimi tezvîc (evlendirme) murad iderin diyucek ba’de’l-istintak (konuşturulduktan sonra) bu âna gelince merkûme Şehriban kendüne akd-i nikâh olunmadığını mezbur Bektaş ikrar ve i’tirâf (kabul) itmeğin husûs-ı mezbûr içün mu’ârazadan (tartışma) merkum Bektaş men’ olunub (alıkonup) nefsini dilediği kimesneye tezvîce (nikahlamaya) mezkûre Şehriban’a izin (müsaade edildiği) birle mâ vaka’a bi’t-taleb ketb (yazıldı) olundu.

Fi’l-yevmi’l-hâdî ve’l-‘ışrîn fî zilhicceti’i-şerîfe lisene ihdâ ve tis’în ve elf

Hulasa olarak mahkemenin verdiği karar şudur: Yetişkin ve reşide bir kız kendi istediği birisiyle evlenebilir ve buna kimse mani olamaz. Ayrıca henüz nikâh kıyılmamış olan nişan dönemi sona ererse eski nişanlısı asla tacizde bulunamaz.

Şahitler: Mûsa halîfe bin Ömer

Ahmed Çelebi bin Mehmed      

Mehmed bin Şa’ban     

 Mehmed bin Veli

((h. 21 Zilhicce 1091 m. 12 Ocak 1681 4. Mehmet zamanı) K. Ş. S. C 25 Varak 21)

Yazarın Diğer Yazıları