
Ramazan Ayı ve Orucu
Mükremin Kızılca
Ramazan kelimesi: R M Z kökünden “güneş ısısı, sıcaklık” manasında İslamiyet’in yıllık ibadeti olan orucun tutulduğu kameri takvimin 9. ayına isim olmuş bir kelimedir.
Kur’an-i kerimde 2. Sure olan Bakarada geçmekte olup Müslümanlara bu ayda orucu emreden ayet-i kerime ve Ramazanı anlatan ayet-i kerimeler şunlardır:
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (Bakara/183)
“Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.) (Bakara/184)
“(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.” (Bakara/185)
Oruç kelimesi farsça gün anlamındaki “Ruz” kelimesinden dilimize geçmiştir. Türkçe eski “Oraza” kelimesi halkımızın kelimeleri sesli harfle başlatma alışkanlığına bir örnektir. Mesela atalarımız ramazan başlayacağında “ertemen orazaga turuyakbız” yani yarın sahurda oruca kalkacağız, derlerdi.
Ramazanı hoş ve sevimli bir misafir gibi karşılamamız gerekir, onu ağır, zahmetli bir ay olarak algılamak ona yapılan bir saygısızlık olur. Hele bu ayın sonunda “oh be kurtuldum” manasına tavırlar sergilemek bir Müslüman içim feci bir hatadır.
Ramazan ayının nasıl değerlendirmeliyiz?
Bu ayı gıda stoklayarak karşılamak diye bir şey mümkün değildir. Aksine bu ay bir bakıma az yiyip az içerek açlığın ve açların ne demek olduğunu öğretecek bir fırsat olmalıdır. En iyisi bu ayı asr-ı saadette efendimiz (s. a. v.) ve ashabının karşıladığı gibi karşılamak ve ağırlamaktır.
Bu karşılamada asla sahurda davul sektörü yoktur. Bu karşılamada ve ağırlamada teravihten önce ve sonra eğlence sektörü oluşturmak da yoktur.
Ancak ramazan-ı şerifte davulla sahura kaldırmanın günah olmadığı üzerinde söz birliği vardır ama bunu asla bir ibadet sanmamalı ve olmazsa olmaz kabul etmemeliyiz.
Bir de her ibadette istenen ana unsur İhlâsı elden koymamalıyız. Zaten oruç gizli olduğu için ihlâsın en iyi tecelli ettiği bir ibadettir. Ancak sağa sola şuna buna sataşarak ve oruç tuttuğunu ima ederek ve ya tutmayanları yererek bu ihlâsa halel getirmemelidir.
Ramazanın ve gecelerinin nasıl değerlendirilmesi gerektiğini efendimiz (s. a. v.) şu sözleriyle açıklıyor:
“Kim, Ramazan orucunu, inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek tutarsa onun, geçmiş günahları affedilir.”
Ramazan orucunu “bu yıl çok sıcak, oruç da zor olacak” gibi sızlanmalara meydan vermeden Allaha tevekkül ederek başlamalı ve ihlâsla tutmalıdır. Allah’ımız bu sıcakların çok hafif olduğunu esas sıcaklığın cehennemde olduğunu bakın nasıl beyan ederek bizleri uyarıyor:
“Allah'ın Peygamberine muhalefet edenler, savaşa çıkmayıp oldukları yerde oturup kalmalarına sevindiler ve mallarıyla, canlarıyla, Allah yolunda savaşmak, onlara zor ve kötü geldi de bu sıcakta savaşa çıkmayın dediler. De ki: Cehennem ateşi, daha da sıcak; bir anlasalar şunu.” (Tevbe/80)
Kısacası ramazan ayı on bir ayın sultanı ise bu sultanı sultanlara layık olarak karşılamalı ve uğurlamalıyız.
Ramazan ayının en bariz bir emaresi de teravih namazlarıdır. Bu namazı halkımız son derece önemsemektedir bunun değerini bilerek çocukların camiye alışmalarını sağlamalı ve onlara ibadetin güzelliğini öğretmeliyiz.
Ne yazıktır ki 2021 ramazanında evrensel bir salgın cemaatle teravih kılınmasını engellemiştir.
2022 ramazanında her şeyin normale dönmüş olarak karşılanması ve uğurlanması dualarımızla!