Mükremin Kızılca

Ortaçağ Nevahi'sinde Ticaret

Mükremin Kızılca

Gargara’nın da içinde en büyük bir köy olarak yer aldığı Taş İli yöresinde iki nahiye vardı. Bunlara devlet kaza statüsü tanımıştı. Kazalarda idari birim olarak ne varsa bunlarda da vardı.

Bu iki kaza nahiye, Nevahi ve Aladağ nahiye kazalarıydı. Bunlar Göksu’nun iki kolunun kenarına yerleşen köylerden en büyüğünü merkez yaparak oluşturulmuştu.

Aladağ kazası; Göksu’nun Eğiste’den, Bucakkışla’ya uzanan kolu üzerinde yer alan Kaplanlı (Hadim) köyü ile Bayır (Karaman) köyü arasındaki yirmiye yakın köyü kapsıyordu.

Nevahi kazası ise; Dindebol ile İzvid-i süfla (Aşağı Çağlar) arasından kaynayan dere, Başdere tarafından kaynayan dere ve Nadire tarafından kaynayan derelerin etrafında yerleşen köyleri kapsıyordu. Bu dereler irili ufaklı Ermenek altında birleşir Göksu’nun ikinci büyük kolunu oluşturur. He iki kol da Mut kazasında,  asırlardır kavuşamayan iki sevgili gibi büyük bir coşkuyla birbirine girerek Silifke’de Akdeniz’e dökülür.

Göksu’nun bu iki kolunun arası, yer yer yüz km mesafeye çıkan ve Akdeniz’e yatay uzanan ve devasa bozkırlar ve ormanlar ihtiva eden Toros dağları yer alıyordu.

Aladağ köyleriyle Nevahi köyleri arasında ticari faaliyet had safhadaydı. Her güz mevsimi köylüler mallarını takas ve ihtiyaçlarını karşılamak için katar katar birbirlerine varıp gelirlerdi.

Özellikle Gargara, Alakenise, İzvid-i ulvi (Yukarı Çağlar) ve İzvid-i Süfla köylerinden nar, incir, patates, pekmez, turp gibi fazla mallarını eşek ya da katırına yükleyen üçerli beşerli guruplar Aladağ köylerine giderler karşılığında kuru üzüm, şalgam, patates, elma, havuç ve benzer ihtiyaçlarını alıp dönerlerdi.

Bu ticaret mallarından imalat sanayine dönük ikisi son derece önemliydi: birisi Gargaralıların toprak ürünü kap – kacak malları, diğeri de İzvid-i ulvinin çıkrık, bekere, ve pamuk işleme el aletleriydi.

Nevahi’nin Göksu etrafında yer alan köylerinde pamuk yetiştirildi. Aladağ köylerindeyse tütün ürünleri yetiştirilir ve Nevahi köylerine satılırdı.

Sabah erkenden çıkılan yolculuk ikindiye kadar sürer akşam odada ticari takaslar halledilip yattıktan sonra sabah erkenden köylerine dönmek için yola düşülürdü.

Gargara, Alakenise, İzvid-i ulvi ve İzvid-i Süfla köyleriyle Aladağ’ın Alata, Ada, Bostanözü, Bayır ve akçaalan köyleriyle sıkı bir bağları olmuştu. Onlar bize Navalı derlerdi. Bütün bu köyler arasında ticaretten dostluğa, dostluktan akrabalığa doğru genişleyen büyük bir kaynaşma vardı.

Ada köyü ile İzvid-i ulvi arasında sınır olmalarından dolayı hareketlilik daha da çoktu. Adalılar onlara bekereci derdi. Çünkü İzvid-i ulvide pamuk işleme tekniklerinden çıkrık, mekik, makara, tezgâh gibi el aletleri imal eden makineler vardı. Bu makinelere çark, işletene de çarkçı denirdi. Yetmiş haneden ibaret olan İzvid-i ulvinin 29 hanesinde çarklar yer alıyordu.

Gargaraya da çanak, çömlek, küp ve kiremit gibi toprak ürünleri almak için Aladağ köylerinden katırcılar gelirdi. Bunlar ticaret amaçlı çömlek, testi ve bardak türleri alırlardı.

Bir de Gargaradan bu hususta en fazla talep susaklara idi. Susak sadece Gargarada imal edilen ve keklik kafeslerinin önüne konan iki çatal toprak kaptı. Ağzı geniş olan susakların bir gözünde su diğer gözünde dene bulunurdu, kekliklerin önünden hiç eksik olmazdı. Susak yörede en yaygın olan keklik avcılarının vazgeçilmez bir aksesuarıydı.

Keklik avcıları devasa bozkırlarda günlerce yatılı av tertip ederlerdi. Sabah erkenden kalkan avcılar küme dedikleri kendilerinin saklandığı ve taştan örülen yerlerde saklanırken kafesteki ötücü kekliği de on metre öteye yaptıkları minik taş kulenin tepesine koyarlardı. Keklikler ötüşerek bir birlerine yaklaşınca avcı tüfeğiyle harekete geçerdi.

Nevahi ve Aladağ arasındaki ticari faaliyet için Aladağ tarafından Nevahi tarafına hayvan simsarları gelirdi. Bunların önünde üç beş eşek, katır ve beygirle on binlerce metre Kepirli dağ yolları aşılır ve taliplere satılırdı.

Yazarın Diğer Yazıları