
Okuma – Yazma!
Mükremin Kızılca
Yazmak, insanoğlu yazıyı keşfedeli beri soluksuz devam diyor.
Rahman, insana okumayı öğretiyor, yazmayı öğretiyor, ona bütün eşyanın adlarını bildiriyor.
Rahman, kaleme, hokkaya ve yazıya ant içiyor. Çünkü doğruya ancak bilenler ve öğrenme azmi olanlar erişebiliyor. Bunun için bilgiye, bilgi için de yazmaya ihtiyaç vardır.
Yazmak doğru bilgiye erişimi sağlamak için olmalıdır. Her yazılan doğru değildir, yazılanlar arasından doğruyu bulmak için de yoğun bir şekilde yazmamız gerekiyor.
Yazmak, insanoğluna mutlu, huzurlu ve aydınlık bir dünya vermeyi amaçlamalıdır. Yapılan hataların önüne geçmeyi hedeflemeli, yaşayanların, yaşamayanların düştükleri çukura aynen düşmelerine imkân vermemeyi gaye edinmelidir.
Yazmak, önce gelenler bunu neden yapmadı, diye böbürlenme alanı değildir. Hele hele eskilere sövme meydanı asla olmamalıdır. Önce gelenler bugün okuduğumuz milyonlarca eseri bırakıp giden asil insanlardır. Matbaasız bir çağda, mum ışığı altında yazılan ve bizim hala tercüme bile yapmakta yetişemediğimiz on binlerce eser sadece insanoğlunun saadetini ön planda tutar.
Biz Müslüman Türkler Atalarımızla gurur duyarız, tarihimizle onurlanır: oradaki zaferlerle sevinir, hezimetlerle üzülürüz. Ama her iki tarafı da okumadan kendi aralarındaki savaşları, itiş kakışları yorumlamaya kalkmak yanlış olur.
Örnek olarak Selçuklu devletinden sonra onun mirasına sahip çıkma konusunda Karamanoğulları ve Osmanlıları ele aldığımızda içinden çıkılmaz gibi görülen çelişkiler yumağı ile karşılaşırız. Ancak içinden çıkılmaz diye bir şey yoktur: önemli olan doğru okumak, tarafsız muhakeme yapmak ve önyargısız yargıya varmaktır. Sosyal medyanın kirli çöplüğünden devşirilen kulaktan dolma, çoğu asılsız ve uydurma cümlelere inanarak atalarımızı bizim de çatıştırmaya çalışmamız tam bir şaşkınlıktır.
Ayrıca tarihimizde, tarih yazarları genellikle çağdaşı olduğu devlet adamına veya bir büyüğüne yazdığı kitabı ithaf etmektedir. Bu ithaf edilen devlete karşı veya onun geçmişine karşı eleştirel bir şey yazması mümkün değildir. Mesela Şikari Osmanlılar zamanında yazdığı Karamanoğulları tarihini kimseye ithaf etmemiştir. Süheyli ise ithaf edecek yetkili şah veya paşa bulamayınca dönemini yerden yere vurmuştur.
Karamanoğulları ve Osmanlı tarihçileri hepsi kendi hanedan ve tarihini övmüşler diğerini bir şekilde yermişlerdir. Bu da gerçeği yansıtmamaktadır bunun için, Karamanoğulları Selçuklu ve Osmanlı tarihini daha objektif öğrenebilmek için Cumhuriyet dönemi tarihçilerini okumak lazımdır. Özellikle tarafımdan yazılan ve Karamanoğulları Osmanlı mücadelesini mantıklı ve makul sebeplerle ortaya koyarak her iki tarafın da kendi çerçeveleriyle haklı taraflarını haksız taraflarını vererek ortaya çıkardığım “Karamanoğulları Devleti / Tarihi Kitabeleri İtibarı” adlı eserimi mutlaka okumalıdırlar.
Bu vatanı bize emanet eden, Selçuklu, Karamanoğlu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi atalarımızın hepsi değerlidir. Hepsi bu toprakları kendi bakış açısıyla savunarak, imar ederek ve koruyarak bize emanet etmişlerdir, onlarla ne kadar gurur duysak azdır.
Her yazı bir kitabın parçasıdır her kitap da bir kitabı anlatmak için kaleme alınır. O kitap Allah’ın kitabıdır. Ancak iki cüzdür: birisi okunan, diğeri seyredilen.
Şarttır insana okuma ve yazma
Önce oku! İster yaz, ister yazma