Mükremin Kızılca

Nasıl Bir Müslüman?

Mükremin Kızılca

İslamiyet iman ibadet ve ceza hukuku yanında aynı zamanda bir ahlak dinidir. Bu dini bize tebliğ eden yüce önderimiz için cenab-ı hak:

“Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.” (kalem/4) buyurmuştur.

Ahlak hamide ve rezile olarak iki kısma ayrılmaktadır. Fazilet demek olan hamide sevilen, herkese faydalı davranışları ifade eder, bunların en başında adalet, hikmet, iffet, cesaret ve diğerkâmlık gelir.

Bu üstün ve güzel huyların tam tersi ise kötü ahlaktır ki bunların başını da haset, kin, zulüm, başkasına zarar verme, hırs, tamah ve kibir almaktadır. Ne yazıktır ki bu afet derecesindeki ahlaki hastalıklardan kuruluş ve çıkış gayesi nefsi öldürerek züht ve takva ile İslam’ı yaşamayı gaye edinen tasavvuf erbabı da kurtulamamıştır.

Bugün itibariyle tüm dünyada Müslümanlar birbirinin kuyusunu kazan birer hafriyat makinasına dönüşmüşlerdir. 21. yüz yılda Müslümanlar İslami bir yönetime ve demokratik bir idareye kavuşarak diktatörlerden kurtulma baharını yakaladığı bir sırada yerel güçler Müslüman kardeşlerine bunu layık görmemektedirler.

Bunun en büyük örneğini mısırda izledik, önce İslam olmayan batılı güçler bu bahara destek verdiler, baktılar ki demokrasi İslam’ın lehine işliyor hemen alternatif Müslümanları harekete geçirerek durumu tersine çevirdiler. Bu alternatif Müslümanlar darbeciler ve selefiler oldular ve neredeyse İslam’ı yaşamaktan ve öğretmekten başka bir yaptığı olmayan ihvan-ı müslimin’i linç ettiler ve terör listesine koydular.

Evet, bunu yapanlarda ister darbeciler olsun ister selefiler ve ya başka farklı eğilimdeki Müslümanlar olsun hepsi Müslüman’dır, hatta darbeciler tüm yaptıklarını fetvaya da dayandırmaktadır. Aynı olayı Suriye’de Tunus’ta Yemende yaşıyoruz. Müslümanlar, her ne kadar dış güçler falan gibi bir yedi başlı canavar icat etsek de her şey kendimizden kaynaklanıyor. Müslümanlar kendi içindeki derin fikir ayrılıklarını 1400 yıldır bir türlü çözemediler.

Gelelim Türkiye’ye, dün Mısırı seyreden Türkiyeli Müslümanlar sanıldığı kadar masum değiliz, düne kadar kardeşlerimiz diye örtbas etmeye çalıştığımız ve birbirimiz aleyhine topladığımız delilleri (!) bu gün çamur olarak birbirimize savuruyoruz. Ehl-i sünnetten zerre tavizi olmayan Müslümanları olmadık suçlarla suçluyor ve tekmeliyoruz.

Koca koca yazarlar saf tuttular, allameler fetva makamı oldular, en büyük silahlar gazeteler ve televizyonlar oldu, cami cemaati, yolcular, öğrenciler, okullar, yurtlar, dershaneler, iş adamları, siyasetçiler, çiftçiler ve tüm sivil toplum kuruluşları parça parça oldular ve kendilerince güçlü buldukları tarafı destekliyorlar.

Kendileri sıkıştıklarında geceleri teheccüde kalkıp dua eden Müslümanlar, “salat-i nariye” hatmi okuyan halis müminler, “vallahü galibün alâ emrih” diyen din kardeşlerimiz başkası yani zerre iman farkı ve İslami hayat farkı olmayan başka Müslümanlar itilip kakıldıklarında tüylerini kıpırdatmıyorlar.

İşte böyle zor günlerde nasıl Müslüman olduğumuz ortaya çıkıyor: ya taraf olacağız ya da sessiz kalacağız öyle mi?

Peki İslam kardeşliği nerede? Tuğlalarımız bir bir kırılırken bizim ne yapmamız lazım biliyor muyuz?

Kalem suresindeki cenab-ı hak: “Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin” (kalem/4) ayetinden sonra ahlaksızlıkları sayıyor ve Müslümanları bu ahlaksızlıklardan ve bu ahlaka sahip olanlardan uzak olmayı emrediyor.

Şimdi bu Allahın saydığı ve bizi uyardığı sapkın ahlaksızlıkları görelim ve şu andaki halimizle nasıl örtüştüğünü kıyaslayalım, sonra da Müslümanlığımızın derecesini öğrenelim:

4- Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin.

5- Artık yakında göreceksin ve onlar da görecekler

6- Sizden, hanginizin ‘fitneye tutulup-çıldırdığını

8- Şu halde yalanlayanlara itaat etme

10- Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran, aşağılık

11- Alabildiğine ayıplayıp kötüleyen, söz getirip götüren

12- Hayrı engelleyip sürdüren, saldırgan, olabildiğince günahkar

13- Zorba-saygısız, sonra da kulağı kesik

16- Yakında Biz onun hortumu (burnu) üzerine damga vuracağız

19- Fakat onlar, uyuyorlarken, Rabbin tarafından dolaşıp-gelen bir bela’ onun üstünü sarıp-kuşatıverdi

30- Şimdi birbirlerine karşı kendilerini kınamaya başladılar

31- “Yazıklar bize, gerçekten bizler azgınmışız” dediler

36- Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz?

37- Yoksa (elinizde kur’andan başka) ders okumakta olduğunuz bir kitap mı var?

Yazarın Diğer Yazıları