
Müslüman Korkulmaz Güven Verir!
Mükremin Kızılca
“Müslüman: elinden ve dilinden herkesin güvende olduğu kişidir” (Buhari, İman, 4/10)
Biz Müslümanlar ne kadar keyfine, zevkine düşkün hale geldik böyle Allah’ım!
22 Arap ülkesi 12 Türk ülkesi ve toplamda 60 İslam ülkesi senin ”savaşa hazır olun, düşmandan daha güçlü olun” fermanını ve ilahi emri atmışız arkalara ve nüfusumuzun imansızları nasıl geçeceğini hesaplıyoruz.
“Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız karşılığı size tam olarak ödenir. Size zulmedilmez.” (Enfal 60)
Bu zillet ve meskenet bize hak olmuş demek ki, Yahudilerin kayıtlı ve yazılı hakkı olan bu düşkünlüğe biz oturmuşuz kendi irademizle. Tarih boyu paranın sultanlığını Yahudilere vermişiz ve şimdi her şeyin maddi güç ile halledildiği şu dünyada afallayıp kalmışız.
Ekonomisi güçlü olan birey de, aile de, devlet te kraldır bu yüzyılda, o bakımdan Müslümanlar mutlaka dünyanın ilk sırasında yer almak zorundadır. Zira Kur’an’ın emri de bu yöndedir ve “imanlılar en üstün olmak zorundadır” buyruluyor alttaki ayeti kerimede:
“Öyleyse, cesaretinizi yitirmeyin ve üzülmeyin: Eğer [gerçekten] inanıyorsanız mutlaka (insanların) en üstünü olursunuz.” (Al-i ımran 139)
Müslüman olarak sadece dünya insanları dinleri, arasında ki baskın nüfusumuzla övünür hale gelmiştik. Hâlbuki gel gör ki burada da yanlışa sapmışız ve kemiyetle neşelenirken keyfiyeti hepten atmışız ve dalmışız günlük hayatın keyifli anlarına.
Ortalama 50 haneye bir caminin düştüğü İslam ülkeleri birbirinin arasını bulmada da nal topluyor ve sömürgecilerin müdahaleleriyle topraklarımızın altını üstünü İslam dışı unsurlara peşkeş çekiyoruz.
İki kardeş Müslüman toplumu, ülkeyi, cemaati, ıslah etmek, ara bulmak, barıştırmak ne pahasına olursa olsun kimin görevidir bakalım Allah’ın kelamına;
” Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah’ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, âdaletli davrananları sever.” (Hucurat/9)
Şimdi bu 1400 yıldır önümüzde parlayan bize yol göstermesi gereken ayetler varken ve siz ey İslam Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Birliği, Afrika Birliği vb örgütler, Dünya nüfusunun dörtte birini oluşturan Müslümanlar, neredesiniz de bu görevi AB ve ABD yapıyor?
Müslümanların kendi aralarında ki bozgunları kendilerinin halledememesini fırsat bilen batının haçlı kuvvetleri Kuveyt, Irak, Afganistan, Libya derken şimdi de Suriye’yi bölüşme ve bölme sevdasına kapıldılar.
Amaçlarının yer altı kaynakları olduğunu, geleceklerini garantiye almak olduğunu bilmeyen yok artık. Bilmeyen var, onlar da sadece koltuklarında oturanlar. Peygamber soyu olan bu milletlerin zilletleri bütün İslam ümmetini bağlar ve hepimizi utandırmaktadır.
Evet, Müslümanların görevi “yeryüzünde iyiliği hâkim kılmaktır. Bozgunculuğu kaldırmaktır” Ama nerede? Bırak yeryüzünü kendi aramızı bile bulamıyor birbirimizle dövüşürken yabancılar kendi faydalarına zarar dokunmasın diye aralamaya geliyorlar, bombalarla, füzelerle, öldüre öldüre. Bu zillet ve utanç bize yeter.
Dünya da şu anda hukuk değil zalimliğin yasaları hâkimdir. İnsan hakları değil zengin ülkelerin hakları korunmaktadır. Hiç b ir ölçü, yasa ve BM kararı olmadığı halde kuvvetlilerde bulunan atom silahlarını Müslümanlar elde etmek için teşebbüs ettikleri anda tehditlerle harekete geçen batılılar, bir gün nükleer radyasyonun boğduğu milyarlarca insanın içinde yer alacağa benziyorlar.
Bunun örnekleri Çernobil de ve Fukuşima da görülmüştür. Bu İnsanlığın toptan intiharı demektir ancak bu umumi beladan Müslümanların kurtulması söz konusu değildir;
“Sadece içinizden zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah azabı çetin olandır.” (Enfal/25)
İnsanlığın kıyameti olabilecek bu nükleer çılgınlık ve haksızlık inşallah keşfedilir de bu karanlık yoldan çıkılır.