
Miraç ve İsra Mucizeleri - 2
Mükremin Kızılca
Tele-portasyon İslam'da tayy-i mekân yani bir cismin bir anda uzak bir yerde bulunabilmesi yer değiştirmesi manasına gelir, bu bilimce şu anda imkânsız olsa bile bunu nice peygamberler, nice veliler bir mucize ve keramet olarak göstermişlerdir.
Allah kâinatta her şeyi koymuş, insanların çalışmasına amade kılmıştır ve tarihte peygamberler ve veliler eliyle gerçekleştirdiği bu nice mucizeler ve kerametler bugün bilim tarafından da ortaya konmaktadır, bu bakımdan şu anda imkânsız olanları hiç olmayacakmış sanmak bilimsel verilere terstir.
Tamam, peygamberin mucizesini anladık da Veli'nin kerameti nedir? diyenlere de aşağıda iki ayetle örnek vereceğim birisi Süleyman Aleyhisselam'ın bulunduğu Kudüs'e Yemen’de bulunan Belkıs’ın sarayının ışınlanarak getirilmesi diğeri de Hz Meryem'in mabetten çıkmadığı için mihrapta bulunan odasına her gün meleklerce çeşitli gıdalardan oluşan sofranın getirilmesidir.
Yemendeki Sarayın Kudüs’e Işınlanması
(Elçiler) Süleyman’a geldiğinde o şöyle dedi: “Siz bana mal yardımı mı yapıyorsunuz? Allah’ın bana verdiği size verdiğinden daha değerlidir. Hayır, hayır! Bu hediyenizle ancak sizin gibiler sevinir.
(Ey elçi!) Onlara dön; iyi bilsinler ki asla karşı koyamayacakları ordularla üzerlerine gelir, muhakkak surette onları yenilmiş ve küçük düşürülmüş olarak oradan çıkarırız!”
(Danışmanlarına dönerek) “Beyler! Onlar boyun eğerek bana gelmeden önce hanginiz o kraliçenin tahtını bana getirebilirsiniz?” diye sordu.
Cinlerden bir ifrit, “Sen makamından kalkmadan önce ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter, ben güvenilir biriyim” dedi.
(Bu konuya dair) kitaptan bir bilgisi olan ise, “Ben onu sen göz açıp kapayıncaya kadar getiririm” diye cevap verdi. Süleyman, tahtı yanı başına yerleşmiş olarak görünce şöyle dedi: “Bu, şükür mü yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınayan rabbimin bir lutfudur. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, kerem sahibidir.” (Neml 36 – 40)
Hz Meryem Anamıza Sofra İkramı
“Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı[88] da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. “Meryem! Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.” (Al-i İmran 37)
İlimle dinin çatışması diye bir saçmalık kesinlikle yoktur. ilim Allah'ın bir sıfatıdır, bütün ilmi kavramlar ve ilmi gelişmeler Allah'ım ilim sıfatının ve diğer isimlerinin bir cisim üzerinde tecelli etmesinden ibarettir. Din de Allah'ın ezeli ve ebedi sıfatlarının bir tecellisidir kendisinin tanınması için evreni ve insanı yarattığını bildiren yüce yaratıcımız ona kendisini tanıması için de, dini, peygamberleri aracılığıyla tebliğ ettirmiştir.
Dinle bilimi ters göstererek birbirine zıt zannettirip buradan bir ekmek aramak beyhudedir, her şey evrende Allah'ın kontrolü altındadır.
Allahtan başka kaçacak yerimiz yoktur!
“Allah geriye bırakılan (savaşa katılmayan) üç kişinin de tövbesini kabul etti. Sonunda, bütün genişliğine rağmen yeryüzü onlara dar gelmeye başlamış, vicdanları kendilerini sıkıştırmış ve Allah’a karşı O’ndan başka sığınılacak kimse olmadığını anlamışlardı. Bunun üzerine O da eski durumlarına dönmeleri için onlara tövbe nasip etti. Şüphesiz Allah, tövbeleri kabul edendir, merhametlidir.” (Tevbe 118)
Şu ayet-i kerimede de geçtiği gibi evrende insanoğlunun tek kurtuluş mercii Allah'ın vahyettiği dindir, ondan başka sığınak ve merci yoktur, aklımızı başımıza alalım, ona göre düşünelim.
Cenabı Hak tarafından uzaya alınan ve uzayın fethini sağlayan bizlere ilham veren uzay yolculuğunun kapısını açan 3 peygamberin üçü de halkın yani muhatap oldukları halktan inanmayanların sıkıştırmaları üzerine olmuştur.
Hazreti İdris Sümer medeniyeti olarak bilinen ortamda onlara kalemle yazmayı öğrettiği halde ve onlara huzurlu bir dünya ve ahiret hayatı vadettiği halde onu sıkıştırdılar ve Allah tarafından o da tarafına kaldırıldı.
Hz İsa’yı da yine muhatabı olan halkı Yahudiler öldürmeye kalktılar ve Allah da onu o anda canını alarak veya sağ olarak semaya kaldırıp uzaydaki yerini aldı.
Peygamber efendimizi de müşrikler bir avuç Müslümanla Mekke'de bir mahalleye hapsederek ekonomik boy kota tabi tuttular. Açlık ve susuzlukla karşı karşıya koydular. aynı anda kendisini savunan ve koruyan amcası Ebu Talip’i ve annemiz Hz Hatice’yi de kaybetmesiyle, onu bu sıkıntıdan farklı manevi bir atmosfere çeken yüce Allah’ımız önce mescidi Aksa’ya yürüyerek ardından da Necm suresinin yukarıda verdiğim ayetlerinde geçtiği gibi Allah'ın istediği büyük makamlara, yükseklere çıkarılarak rahatlatıldı.
En doğrusunu Allah bilir. Her zordan sonra kolaylık vardır. Aleyhimize sandığımız nice olaylar lehimize ve hayrımızadır.
Allahtan hepimizi, nice miraç gecelerine sağ salim kavuşturmasını niyaz ederim!