
Kur'an'da Edebi ve Ebedi Teşbihler
Mükremin Kızılca
Kur’an nedir sorusunun cevabı için yüzlerce ciltlik kitap yazılsa cevabı tam olarak verilmiş sayılamaz.
Onun cevabını en kısa ve öz biçimde ilk suresinin ilk ayetleri verir. “O gaybe inanan, namazını kılan ve verdiklerimizden başkalarına da harcayan müminlere bir yol göstericidir”
Kafasını “deneylere ve bilimsel verilere(!)dayamış, gaybe inanmayan küçük beyinlere de onda çok şeyler vardır. Bunlardan birisi de teşbihlerdir.
“Yabani Eşek Sürüsü”
Kur’an-ı kerim zaman ilerledikçe parlayan, pörsüyüp demode olmayan bir ahenk ve nazma sahiptir.
Hele yüce kitabımızın Mekke dönemi ayetleri ve sureleri son derece kısa fakat derin manalı yapılarıyla o günün ve tüm gün ve zamanların edebiyat şaheserlerine diz çöktürmüştür.
Mukaddes kitabımızda öyle tabirler ve benzetmeler vardır ki bunun okuma yazması bile olmayan bir zatın dilinden Allah’ın vahyi ile sadır olması bir kat daha mucizeliğine değer katmaktadır.
Misal vermek, örneklerle anlatmak, muhatabın zihnine mesajın kazınabilmesi için sık sık başvurulan yollardandır. Kur’an-ı kerimin mesajlarını anlaşılması için de Allah cc tarafından zaman zaman benzetmeler yapılmıştır bunlardan birisi de ”Kur’an’ın dağlara indirilmesi” durumudur.
“Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz.” (Haşr/21)
Kur’an-ı kerimin ağırlığı ve sorumluluğu karşısında dağların parça parça olacağından dolayı bu kitabın tebliğini ancak insanlara yüklüyor yüce Mevla’mız. Ancak dağların sorumluluktan korkması sonucu kabul etmemesi üzerine emanet olarak nitelenen Kur’an’ın insanlara yüklendiğini buyuruyor yüce rabbimiz alttaki ayetinde:
“Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir” (Ahzab/72)
Allah cc evrenin en akıllı yaratığı olan insana yüklediği bu emanet karşısında gereken hassasiyeti gösteremeyeceğini bildiğinden onu zalimlik ve cahillikle itham ediyor. Hatta Kur’an’a kulak asmayanları ve ondan kaçanları “Aslandan Kaçan yaban Eşeği Sürüsü” ne benzeterek şöyle buyuruyorlar.
“Böyle iken onlara ne oluyor da, öğütten (Kur’an) yüz çeviriyorlar? Onlar sanki Arslan’dan kaçan yaban eşekleridirler. Hatta onlardan her bir kişi, kendisine açılmış sahifeler verilmesini istiyor. Hayır, hayır! Onlar ahiretten korkmuyorlar. Hayır, düşündükleri gibi değil! Şüphesiz bu (Kur'an) bir uyarıdır. Artık kim dilerse ondan öğüt alır. Bununla beraber, Allah dilemedikçe öğüt alamazlar. O takvaya (kendisine karşı gelmekten sakınılmaya) ehil olandır, bağışlamaya ehil olandır.” (Müddessir/49-56)
Evrenin sırlarının çözülmeye başladığı şu zamanımızda bu kadar okumuş insanın hala Kur’an’ı tanımamakta ve anlamamakta ısrar etmesini, onu çözmeye yanaşmamasını anlamanın imkânı yoktur.
Bunu ancak Allah cc bizlere bazı ayetlerinde anlatıyorlar ve buyuruyorlar ki:
“Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu inanacak değillerdir.” (Yusuf/103)
Evet, doğrudur: inananlar tarih boyunca dünyanın genel nüfusuna oranla daima azınlıkta kalmışlardır.