Mükremin Kızılca

Kur'an-ı Okumaktan Korkmamalı!

Mükremin Kızılca

Hans ile Hasan tatlı bir sohbete başlarlar; konuları yapacakları sohbetlerin nasıl bir çizelgeye tabi tutulmasıdır, ama Hansın birazda muzip arkadaşı Thomas gene çıkagelir.

Hans Thomas’la Hasanı tanıştırır, Thomas’ın yüzünde ki muzipçe gülücükler daha samimi bir hal almaya başlar.

Thomas- sizlerin uygarca bir tartışma ortamı bulmanız ve bunu sürdürmekte kararlı olmanız beni de cesaretlendiriyor, zaman zaman katılmak isterim.

Hasan- Burada tartışmadan fazla aydınlanma kelimesini kullanmak isterim, zira tartışmalarda taraflar illa da kendi görüşlerini kabul ettirme gibi bir saplantıya kapılmaktadırlar. Türkçede “Müsademe-i efkardan barika-i hakikat doğar” diye özlü bir söz vardır, tartışma ve münazaradan maksat doğru fikre ulaşmak ve gerçeği anlamak olmalıdır.

Hans- Hasan! Hediye ettiğin Kur'an Yolu adlı beş ciltlik eserde kısa bir gezinti yaptım ve orada Ankebut suresinin 14. ayetini gördüm şöyle yazıyor;

“Andolsun, biz Nuh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik. O da dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Neticede onlar zulümlerini sürdürürlerken tufan kendilerini yakalayıverdi. “

 İşin ilginç yanı Tevrat’ın Tekvin kitabının 9. babının 29. Ayeti de aynen şöyle yazıyor; “ve Nuh 950 sene yaşadıktan sonra öldü.”

Hasan- bunlar gibi yüzlerce örnek sıralayabiliriz ve ileride yapacağız da inşallah; bu bir tek yaratıcının olduğuna ve tüm peygamberleri gönderen ve tüm kitapları da indiren aynı Allah olduğuna bir kanıttır.

Hasan- Hans! Sana geçen hafta İslam’a Müslümanlara ve Peygambere hakaret konusunda bir soru sormuştum ve düşünmeni önermiştim bir çalışman oldu mu?

Hans- evet, verdiğin kitaptan Hz. İsa ile Hz Meryem hakkındaki ayetlere ve yorumlarına baktım beni şaşırtan bundan da öte utandıran şeylerle karşılaştım. Bunlardan bazılarını not ettim;

“Hani, İmran'ın karısı, "Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin" demişti. Onu doğurunca, "Rabbim!" dedi, "Onu kız doğurdum." -Oysa Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilir- "Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum."  (Aliımran 35- 36)

“(Ey Muhammed!) Kitapta (Kur'an'da) Meryem'i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail'i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü.”  (Meryem /16-17)

  "Senden, Rahmân'a sığınırım. Eğer Allah'tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)" dedi.” (Meryem/8)

  “Cebrail, "Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim" dedi.”   (Meryem/19)

   "Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım halde, benim nasıl çocuğum olabilir?" dedi. (Meryem/20)

Hasan- Kur’an’da yüzlerce ayet var daha bu konularda ve Allah son peygamberine vahyettiği bu son mesajda bütün peygamberleri koruma altına almıştır. Bu Kur’an’a iman eden Müslümanlar aydınıyla halkıyla asla hiç bir peygamber hakkında, Hz Meryem hakkında kötü söyleyip düşünemeyecekleri gibi onların en büyük savunucusu ve aklayıcısıdırlar.

Bundan da ötesi bir Müslüman asla bir peygambere ve iffetli bir kadın olan Hz Meryem’e iftira atamaz bunu yaparsa İslam’la alakası kalmaz. Bu gün hangi İslam ülkesini gezersen gez her evde mutlaka bir İsa ya bir Musa’ya  ve ya Meryem’e rastlarsın bu durumu çok iyi analiz yapmamız lazım.

Hans- Peki Hasan! Tarih boyunca Hıristiyan aydınların ve kilisenin bunca hakaretinin sebebi nedir? Hz Muhammed hakkında doğruları bile saptırarak yanlış gibi gösterme gayretlerinin anlamını çözemedim.

Biz daha öğrenciyiz ama bu koskoca gazeteci aydınlar, Kilise babaları, okumuşlar bu karalamadan neyi amaçlıyorlar hiç anlayamadım.

Hasan- Hans kardeşim sizinle esas sohbetimizin merkezine doğru geliyoruz yavaş yavaş, bunları anlamak için beraberce araştıralım ve tek hakikati bulmaya çalışalım inşallah.

Yazarın Diğer Yazıları