
Kur'an'da İtaat Ayetleri
Mükremin Kızılca
“Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.” (Nisa 65)
Evrende insan ve diğer canlılardan her topluluk belli bir hiyerarşik itaat çerçevesinde iç düzenini sağlar.
Arılar, karıncalar ve diğer ümmetler mutlaka bir başa itaat ederler. Canlıların en gelişmişi ve mükerremi olan insan da bu hususta en önde gelir.
Askeri ve sivil bütün örgütlenmeler bir tertip ve rütbe içerisinde mükemmel bir itaat piramidiyle yönetilirler. Bu tarz örgütlerde itaat sona erdiği anda kargaşa, terör ve anarşi başlar.
Birbirini tekâmül tarzı takip eden dinlerde de aynı şey söz konusudur. Peygamberler itaat edilmedikçe iman edilmiş olmaz.
İslam dini bütün ilahi dinlerin bir devamı ve kemale ermiş hali olduğuna göre itaat kavramı da ona göre gelişmiş ve oturmuştur.
Mesela Yahudi milleti peygamberlerine şöyle diyebiliyorlardı:
“Yahudilerden öyleleri var ki, (kelimeleri yerlerinden kaydırıp) tahrif ederek onları anlamlarından uzaklaştırırlar. Dillerini eğip bükerek ve dine saldırarak “İşittik, karşı geldik”, “İşit, işitmez olası!” “Râ’inâ” derler. Hâlbuki onlar, “İşittik ve itaat ettik; dinle ve bize bak” deselerdi, bu kendileri için daha hayırlı olurdu. Fakat Allah, küfürleri yüzünden kendilerini lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler.” (Nisa 46)
Oysa Allah cc Müslümanların iman ve itaatini şu şekilde beyan eder:
“Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” (Bakara 285)
Cenab-ı Hak hazretleri resulüllah sav hazretlerini ayetlerinde: yalancıya, münafığa, gammaza, zalime, … İtaat etme, diye uyarıyor.
İslamiyet itaatin sadece iyi ve hayırlı şeylerde olmasını yani marufta itaati emreder:
“Ey Peygamber! Mü’min kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, hiçbir iyi işte sana karşı gelmemek konusunda sana biat etmek üzere geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Mümtehine 12)
Hazreti lokman’ın oğluna nasihatini veren şu ayette de itaatin ana baba da olsa sadece makbul ve iyi şeylerde olması gerektiği vurgulanır:
“Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim.” (Lokman 15)
Maruf yani örfe ve ahlaki değerlere uygun, adalet, hayır ve saadet içeren her işte müminlerin Allaha, peygamberlerine ve daha sonra gelen idarecilerine itaat etmeleri ilahi bir emirdir:
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve sizden olan ulu’l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir.” (Nisa 59)
“Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resûlüne davet edildiklerinde, müminlerin sözü ancak «İşittik ve itaat ettik» demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.” (Nur 51)