
Karamanoğullarının İade-i İtibarı- 1
Mükremin Kızılca
Bir nesil tanıyorum. Gençlerden oluşuyor, babaları birbirlerini sevmezdi ama bu gençler her türlü işbirliğine hazır, hoşgörülü ve babalarının husumetini sürdürmeyen harika bir nesil!
Muhteşem bir kuşak çıkıyor. Dedeleri birbiriyle kavgalı, kanlı bıçaklı ama bunlar onların ardından barış tesis edip dünyanın kinden ve nefretten kısmen de olsa arınmasını sağlamışlar.
Bir mükemmel millet oluşuyor. İki bin yıldır dedeleri birbirleriyle savaşmış, hanlardan hakanlara, padişahlardan beylere, imparatorluklardan devletlere bu dünyayı bölüşemeyip kavgaya tutuşmuşlar, ama torunları hepsinin üzerine cumhuriyet kurup sulh ve selamet içinde yaşıyorlar. Ve onlar kan davası gütmüyorlar ve İslam’ın emrettiği sulh ve selamet yolunu seçmişlerdir.
Onların işi gücü var, dedelerini yarıştırmakla değil barıştırmakla meşguller. Ecdat arasında geçen nahoş hadiseleri silip onların iyi taraflarını yâd ederek hepsini sevgi ve saygıyla alkışlıyorlar.
Bu makale serisi bu mükemmel milletin temel taşlarından birisidir, tarih hakkında tabuların yıkılmasını, bütün atalarımızla ve tarihle barışı, dedelerimizle sulhu öngörür.
Bu makale, Karamanoğulları ve Osmanlı mücadelesinde itibarsızlaştırılan Karamanoğullarına haksız saldırıları ve bunların bertaraf edilmesini konu alan yazı serimizin ilkidir.
Birbirine bir ayrık otu kökü gibi bitişen Türk boylarının ve asil soylarının ayırım yapılmadan sevgi ve saygıyla anılmalarını sağlamayı hedefler.
Bu başlığa, yahu onlar itibarsız mıydı ki iade edilsin? Diyecek arkadaşları anlıyorum. Evet, onlar itibarsız değildi ama hatasız da değildi. Taraflardan her iki tarafın hataları vardı. Bu yazı serisinden amaç onları deşelemek değildir. Amaç, tarihte kalan atalarımızın kavgalarını irdeleyip yeni kin ve nefret alanları açmak değil tam tersi bu temayülleri ortadan kaldırmaktır. Bunun için de her iki tarafın bilmesi gereken bilgileri anlatacağım. Sağduyusu erbabı mutlaka kabullenecektir.
Osmanlı İmparatorluğu, nizam-ı alem / dünya düzeni ve ila-yı kelimetullah / Allah’ın mesajını yüceltme ve duyurma gibi İslamiyet’i gerçek manada tebliğe dayalı bir politika izlemiştir. Sultanlardaki bu ihlaslı başlayış onlardan ikinci Mehmet’e İstanbul’un fethi müyesser olarak yüce peygamberimizin müjdesine mazhar olmuşlardır.
Karamanoğulları Devleti Osmanlı Devletine iltihak ettikten sonra başta Kıbrıs ve Balkanlar olmak üzere birçok yere tehcir edilip iskâna tabi tutulmuşlardır. Fethedilen Avrupa toprakları onlarla hayat bulmuş ve elde kalmıştır. Ancak bu ülkeler elden çıktıktan sonra Anadolu’ya yani gittikleri topraklara ardı arkası kesilmeyen bir dönüş yaşanmış, Osmanlının çekildiği her bölgeden Müslüman ahali de çekilmiştir. En son kalanlar da Cumhuriyetin ilk yıllarında Lozan antlaşması icabı uygulanan mübadele gereği Anadolu’ya hicret etmişlerdir.
Avrupa fatihi esas bu halktır, bu halk giderken sürgün dönerken muhacir adıyla bilir bilmez hafife alınmış, yerine göre küçük düşürülmüştür.
Avrupa’nın akıncı ön birlikleri olan, vardıkları toprakları beş yüz yıl imar eden ve sonra geri dönen Türk milletinin evlad-ı fatihanı Anadolu’nun çeşitli yerlerine yerleştirilmişlerdir.
Bu sırada iki türlü Anadolu göçü yaşanmıştır. Birisi Anadolu’yu hiç bilmeyen Kafkas Müslümanlarından Tatar, Çerkez, Karaçay, Nogay ve Abaza gibi soydaş ve dindaşlarımız, diğeri de beş yüz yıl önce Anadolu’dan hicret edip asırlarca geldikleri yerin hikâyeleriyle büyüyen, kondukları yere geldikleri köyün adını veren çoğu Karamanoğullarından olan insanımızdır.
Türkiye Cumhuriyeti topraklarının Sivas, Afyon, Mersin, Antalya ve Ankara arası Karamanoğulları Devleti topraklarındaydı. Karaman veya Karamanlı adında bugün dünyada yüzlerce yer adı vardır. Bu da, asıl topraklarından hicret ettiklerinin ve özellikle Avrupa topraklarının Türkleştirilmesi ve İslamlaştırılması için oralara iskân edildiklerinin kanıtı olup bugün Avrupa’da ata yadigârı eserler ve Müslüman topluluklarda onların büyük payı vardır.
Yüz yıl önce Lozan anlaşmasıyla geri dönen çoğu Karamanlı Avrupa Türklerinden özellikle Karaman kökenlileri tahrik ederek atalarımız arasında ayırıma ve birini yüceltip diğerini suçlu göstermeye kimsenin hakkı yoktur.
Şimdi ecdadıyla kavgalı değil barışık, mükemmel bir Türk Milletinin evladı olma zamanıdır.
(Devam edecek)