
İzmir Depremi Üzerine Farklı Bir Yaklaşım!
Mükremin Kızılca
Bu tür afetlerde ölenlere ahirette Allah’ın şehit muamelesi göstereceğini müjdeleyen naslarımız vardır, zira hazırlıksız gelen her ölüm daha acıdır.
Deprem eski tabirle zelzele jeolojik bir yeraltı hareketlenmesi olup din, dil, ırk ve bölge seçmeden kendi içindeki güzergâhta icap eden neyse uygular.
Bu tür hadiselere Müslümanlar olarak Allah’ın kanunu ve sünneti deriz. Tabiat kanunu demek de aynı kapıya varır zira tabiatın yaratıcısı bizzat Allah’tır. Bu kanun, sünnet ve tabiat yasalarının asla değiştirilemeyeceği ayetlerde defalarca vurgulanmaktadır.
“... Sen Allah’ın kanununda hiçbir değişiklik bulamazsın. Sen, Allah’ın kanununda hiçbir sapma bulamazsın.” (Fatır 43)
2004 yılında Dünyanın en kalabalık Müslüman ülkesi olan Endonezya’da vuku bulan yakın tarihin en büyük depreminde 230 bin kişi öldü. Yüzde yüz Müslüman ülkede deprem din seçmedi.
11 Ekim 1138 yılında Suriye'nin Halep şehrinde meydana gelen depremde yaklaşık 300.000 kişi hayatını kaybetmiştir. (Kaynak Yeniçağ: Dünya tarihinin gördüğü en acılı ve yıkıcı 11 deprem) Yüzde yüz Müslüman ülkede deprem din seçmedi.
Türkiye'nin yer aldığı coğrafya, 1500'lü yıllardan itibaren çeşitli zamanlarda büyük depremlerle sarsıldı. 1509 yılında meydana gelen ve 'Küçük Kıyamet' olarak adlandırılan depremde 130 bin kişi öldü. Erzincan'da 27 Aralık 1939 tarihinde meydana gelen 7,9 büyüklüğündeki depremde 33 bin kişi yaşamını yitirdi. Gölcük'te 17 Ağustos 1999'daki 7,4 büyüklüğündeki depremde 17 bin 118 kişi hayatını kaybetti. Yüzde yüz Müslüman ülkede deprem din seçmedi.
Peki, suçlu kim?
Her depremden sonra inşaat sektörüyle alakalı tartışmalar başlar, İzmir depreminden sonra da başladı.
Suçlu arayanlar: Müteahhitleri, onlara göz yuman hükümetleri ve mühendislik ve denetim hizmeti veren şirketleri suçladılar. Bazıları da oy kaygısıyla çarpık yapılaşmaya göz yumulduğu gerekçesiyle demokrasiyi suçladı.
Dünyada depreme en hazırlıklı ülke olan Japonya’da 2011 yılındaki depremde 19 bin kişi öldü.
Deprem dünyalıların bir meselesidir ve yerine göre ne yaparsanız yapın sonuçtan kaçamazsınız. Bilimsel olarak depremin zamanının önceden keşfi ve sağlam yapılaşmadan başka yapacağımız bir şey yoktur.
Kur’an-ı kerimde bulunan Zelzele / Deprem suresi kıyametten sonra insanların tekrar topraktan diriltilişleri sırasındaki hadiseyi anlatır. Fay hattı kırılmasından meydana gelen depremle alakalı değildir.
Sahih-i Buhari 1036. hadis-i şerifi Ebu Hüreyre r.a nakleder ve peygamber efendimiz (sav) içinde Zelazil / depremler de geçen hadisinde şöyle buyurur:
“Kıyamet şunlar olmadıkça kopmaz: ilim kalkacak, depremler sıklaşacak, zaman yaklaşacak, fitneler çoğalacak ve terör: amaçsız adam öldürmek haddinden fazla artacak.”
Hiçbir İslami nasta, insanların günahlarından dolayı deprem olacağı veya şu günahı işlersen deprem olur, gibi bir kayıt asla yoktur.
Yukarıdaki hadis-i şerifte geçen zamanın yaklaşması hadisesi iletişim çağına açık bir atıftır ki o zaman bir ayda varılan bir mesafenin birkaç saatte kat edilmesi gibi zamanın yaklaşmasına yani az zamanda çok işler yapılabilmesine işarettir.
Tekrar gelelim suçluya!
“İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.”(Rum 41)
Ayette görüldüğü gibi dünyanın tadını kaçıran yine üzerinde yaşayan, tek akıllı varlık olan insandır. Allah’ın dünyadayken bizlere tattırdığı acılar ekolojik dengeye ve insaniyetimize vurduğumuz darbelerin ufak birer cezasıdır.
“Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.” (Şura 30)
Şimdi Küçük Fay adı verilen ovalarımızdaki tehlike obrukları düşünelim, dünyayı ayakta tutan su dengesinin ellerimizle değiştirilmesinden değil midir?
İşte Suçlu!
Depremde onlarca ailenin oturduğu iki bina düşünelim:
Birisi çimentonun, kumun, demirin ve diğer malzemelerin en kalitelisini kullanmış ve zemin etüdünün de verdiği izinle binayı yapmıştır. Bu bina en şiddetli depremden bile etkilenmemekte, ufak titreşimlerle atlatmaktadır.
Diğeri bu binaya 500 veya bin metre aralıdır hatta dibindedir ve yerle bir olarak içinde yaşayanların çoğu vefat etmiştir. Bu binada ise çimentonun, kumun, demirin ve diğer malzemelerin en kalitesizini, yetersiz olarak kullanmış ve zemin etüdünün de torpille verdiği izinle binayı yapmıştır.
Şimdi burada suçlu kimdir?
1- Yüklenici firmadır.
2- Denetim ve mühendislik şirketidir.
3- İnşaat ve iskân işlerinden sorumlu yerel ve merkezi otoritedir.
Bu durumda hem Allaha dua edeceğiz hem de işimizi sağlam yapacağız. İkisi, bir arada olursa tehlikelerden büyük oranda korunmuş olacağız, İnşallah!
“Kendi ellerinizle canınızı tehlikeye atmayınız!” (2/195)
30 Ekim 2020 Cuma günü İzmir Bayraklı ağırlıklı meydana gelen depremde vefat edenlere Allahtan rahmet, yakınlarına sabır, yaralılara da acil şifa diliyorum!