Mükremin Kızılca

İslamoFobi Nasıl Kaldırılabilir?

Mükremin Kızılca

İslam korkusu!

Ne acayip bir tabir değil mi?

Bir insanın kendisini yaratanın buyruklarına boyun eğmesi ve bir hesap günü inancıyla doğru ve dürüst, zarar vermez ve zarar görmez şekilde yaşaması demek olan dinden korkması ne garip bir anlayıştır.

İslam korkusu son zamanlarda batılı ve doğulu Hristiyan ve Yahudileri sarmış durumdadır.

İslam korkusunu korkan bakımından ikiye ayırırsak: Müslümanların İslam korkusu ve Müslüman olmayanların İslam korkusu diye iki kategori çıkar ortaya.

Müslümanların İslam korkusu, ne acayip ve garip bir tabir değil mi?

İman ettiğin Allah’ın ve onun elçisinin rehberliğinden korkmak, dinin bir kısmını sert bir kısmını yumuşak bulmak, iman ettiğin Allah’ın adaletine güvenmemek, İman ettiğin peygamberin hayat tarzına burun kıvırmak ne onmaz bir anlayıştır.

İslamo-Fobi Yani İslam Korkusunu Kaldırmak İçin Neler Yapılabilir?

Bunun için en başta bütün Müslümanlar bir evrensel dini lider seçmelidirler. Bu lider sadece dini konularda yetkili olmalıdır ve vereceği fetva bütün Dünya Müslümanları için bağlayıcı olmalıdır.

İslam’ı referans olarak kullanan çeşitli terör örgütlerinin ve İslam dışı oluşumların İslam’la alakasının olmadığı kanıtlanmalıdır.

Bu tür terör örgütleri yabancı ülkelerden yardım alarak değil, Müslümanların kurdukları İslam ordusuyla bertaraf edilmelidir.

Müslümanların yaptıklarına bakarak İslam’ı yargılamanın yeni adı İslamofobi olarak batı dillerinde yerini çoktan almıştır.  Bu yanlış algının sebebi bizleriz. İslam’ı onun talimatı çerçevesinde yaşamamak ve yanlışlarımızla onu temsilde yeterli olamamak o deyimi doğurmuştur.

Yarından tezi yok, İslam’ın terörle asla bir araya getirilemeyeceği ve masum insanların katledilemeyeceği hususunda tüm Müslüman ülkeler derhal toplanmalıdır. Fıkıh konseyleri, Fetva kurulları, diyanetleri, cemaatleri, Tarikatları, müftüleri ve İslam’ın evrensel kuruluşları bir araya gelerek konuyu görüşmeliler ve İslam’ın bu şekilde vahşi saldırılara yol veren naslara (ayet – hadis) sahip olmadığı anlatılmalıdır. Aksi halde bu terörü bitirmeye dünyada ordu ve silah yetiremeyiz.

Birinci olarak tüm İslam ülkelerinin resmi ve özel diyanetleri teker teker kendi ülkelerinde Müslümanları gerçek İslami öğretilerle eğitmelidirler. İkinci olarak hepsi ayda bir ayrı bir ülkede toplanarak konuyu değerlendirmelidirler. Üçüncü olarak ortak bir askeri güce, ortak bir milletler topluluğuna ve en azından dini konularda ortak bir mekanizmanın kurulması için bütün Müslüman ülkeler bir araya gelmelidirler. Bunun sonucu olarak fetvalarıyla yaptırım gücüne sahip bir dini lider seçmelidirler.  

İşte o zaman İslam adına girişilen ferdi ve indi terör hareketlerine bu lider onay vermeyeceğinden dolayı hiçbir ülkede rahat hareket edemeyecekleri gibi etraflarına kandıracak Müslüman da bulamayacaklardır.   

Bu gün dünyanın en kalabalık toplantıları İslam ülkelerinde gerçekleşmektedir, her yıl hac için ortalama beş milyon insan hicazda bir araya gelmektedir. Bangladeş ve Pakistan’da da beş milyon tebliğ cemaati üyeleri toplanmaktadır, neden bunları bir iyiliğe çevirerek İslam kardeşliğini pekiştiremiyoruz? Neden İslam’ın adının kanla lekelenmesini bertaraf etmeyi düşünmüyoruz?

Yüce peygamberimiz 13 yıllık Mekke döneminde hiç kimseye “öte git” dememiş, gerekirse inananları “ötelere” muhacir göndermiştir. Medine’de herkes İslam’a saldırırken o Allahtan savaş izni beklemiş ve alıncaya kadar zırhını kuşanmamıştır. Buna rağmen hep önce ölmüşüz sonra savunmaya ve ya saldırıya geçmişiz, İslam’ın bu dönemlerini bilmeyen doğu bilimciler kötü niyetle sanki İslam savaş diniymiş gibi bir algı oluşturmaya çalışmaktadırlar.

Mesela Hudeybiye ve daha birçok anlaşmayı ilk bozan asla müminler olmamıştır. Bu anlaşmayı bozan Mekkeli müşrikler olmuş ve Mekke’nin fethi için yürüyüşe geçilmiştir. Buna rağmen kan dökülmemesi için hem de 13 yıl Müslümanları ezenlerin kanlarının dökülmemesi için ve hidayet kapılarından girebilmeleri için günlerce görüşmeler yapılmış ve Mekke’ye öyle girilmiştir. Girince ne kan dökülmüş ne intikam duygusu güdülmüştür.

İslamiyet; adını aldığı selam ve selamet barış ve esenlik kollarını herkese açmıştır. Bu gerçeği tersine çevirmek isteyen bilgisizleri tebliğ ve ikna ile uyandırmak için Müslümanların artık ayağa kalkma zamanı gelmiştir.

Yazarın Diğer Yazıları