
İslam'dan Korkan Müslümanlar
Mükremin Kızılca
Evet, doğrudur bu yüz yılın en büyük özelliği, alamet-i farikası İslam’dan korku çeken Müslümanlara sahip olmasıdır.
Yani açıkçası asıl İslamo-fobi İslam ülkelerinde yaşanıyor.
Müslümanlar Osmanlının yıkılışıyla üzerlerine çöken sekulerizm, laiklik ve cehalet zincirlerini kırmak üzereler. Bu nedenle yüz yılın başında batı medeniyeti hayranlığını başa alarak İslam’ı yani mensubu olduğu dinin medeniyetini ikinci caddeye iten tüm dünya Müslümanlarının okumuşları İslam’ı Allah’la kul arasında sadece manevi bir bağ olarak algıladıklarından korku çekmeye başladılar.
Onların başlıca kıvırma cümleleri şunlardır: İslam kalple alakalıdır, İslam dünya işlerine karışmamalıdır, İslam ayrı şeriat ayrıdır, İslam hukuku bu çağda uygulanamaz, namaz kılanlara kılma diyen mi var? Ve benzeri nice laflar.
Hulasa bütün İslam ülkelerinde halkla idare arasında bir kopukluk başlamış bu kopukluk aydınlarla halk arasında zirve yapmıştır.
Hulasanın hulasası: laikliği / modernizmi savunan kesimlerde İslam korkusu başlamıştır ve hiç bitmemiştir. Müslüman aydınlara düşen önce bu yanı başımızdaki kardeşlerimizin bu korkuyu yenmelerini sağlamaktır.
Müslüman devletlerdeki İslamo-fobi batıdakinden daha müzmindir, zira burada bazı Müslümanlar bazı Müslümanlardan korkmaktadırlar.
Hâlbuki İslam ülkelerinde Müslümanların korkmasına gerek yok, çünkü “Müslüman, elinden ve dilinden kimseye zarar gelmeyendir”. Şundan kesinlikle emin olun ki İslam ülkelerindeki İslam korkusu yaşayan Müslümanların korkusunu bertaraf etmeden yabancıların İslam korkusunu hafifletemeyiz.
İslam’ın içinden çıkarak ve ya öyle algılanarak suça bulaşan insanların ve örgütlerin bu mübarek dinin imajını zedelediği son yıllarda tebliğe farklı bir boyut katmamız gerekmektedir. İslamo-fobi (İslam korkusu) çeken tüm Müslümanlara ve insanlara İslam’ın kurtarıcı ve müjdeci taraflarını anımsatarak onu tanımayanlara tanıtmalıyız.
Komünizmin iflas etmesiyle batının yeni düşmanı eski müttefikleri Müslümanlar oldu ve İslamo-fobiyi icat ettiler. Şimdi savaşların rengi daha değişiktir ve “Din Savaşları” nın ikinci perdesi açılmış durumdadır.
Şimdi bu ikinci perde eskisi gibi olmayacağı için batılılar Müslümanları mezhebi kışkırtmalarla birbirine kırdırarak bu faslı hafif kapatmak istiyorlar.
İslam ülkelerinde de İslam’dan korkanların bulunmasında batı için büyük fayda vardır. Zira bütün Müslümanlar İslam’dan korkmayan bir hale gelirlerse düşmanların hali tamamen değişecek ve onlar da bu son hak dine girmek ve destek vermek zorunda kalacaklardır.
Dinin ilk geldiği coğrafya olarak Ortadoğu’nun bir esenlik yurdu olması gerekirken başına İslam kelimesinin de konduğu bir terör batağına sürüklenmesi İslam’ı anlayamayan Müslüman kesimlerin de İslam korkusu yaşamalarına neden olmaktadır. Oysa durum hiç de sanıldığı gibi değildir.
Batı bu projesini yürütürken büyük oranda İslam’dan korkan Müslümanlardan yararlanmaktadır. Bu hususta tarih örneklerle doludur.
Halifeliğin fiilen sona ermesinden sonra başlayan ferdi, ictimai, cemai ve tasavvufi çalışmalar büyük hamlelere vesile olmuş ve Müslümanlar iletişimin de dev katkılarıyla şaha kalkmıştı. Bu kalkışın inişi de yine kendi iç hatalarıyla gerçekleşiyor ne yazık ki.
İşte her zaferden sonra olduğu gibi bu kısmi zaferden sonra da ganimet kavgası başlamış ve Müslümanlar kapışmak için birbirine girmişlerdir. Daha açıkçası başarının kime ait olduğu hususunda anlaşılamamış, herkes bu zafer bizim eserimiz deyince de fitne ateşleri yanmaya başlamıştır.
Hâlbuki uğrunda çalıştığımız Allah rızası bu mudur? Allah kimin ne kadar zafere katkı sağladığını bilmemekte midir?
Derken “Bahar”a öncülük eden İslam ülkelerindeki İslam korkusu ve birbirini ezme girişimleri bu baharı takip edecek olan diğer İslam ülkelerini ve halklarını da yeniden kış uykusuna yatırmayı başarmıştır.