
İslam ve Kölelik
Mükremin Kızılca
İnsanlar yeryüzünde Allah’ın yolundan saptıkça Şeytani tuzaklarla birbirlerini sömürmüşler ve ezmişlerdir. Bu sömürünün en feci hali ise bir insanın diğer bir insana köle olmasıdır.
Kölelik Arapçada İbadet yani kulluk kelimesiyle karşılanmaktadır. Bu durumda, Allah’ın tüm insanlara yasakladığı bir uygulamadır kölelik.
Allah cc Zariyat (56) suresinde,
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”
Buyurarak insanların ancak kendisine kulluk için var edildiklerini beyan etmiştir.
İnsanlığa yol gösteren son ilahi vahi olan Kur ‘anı kerimde daha birçok ayette Allahtan başkasına kulluk, kölelik açıkça yasaklanmıştır.
Kur’an’ın ilk suresi olan ve her rekâtta ilk okunan Fatiha suresinde Allah cc tüm kullarından sadece kendisine kulluk edileceği ve yalnızca kendisinden yardım istenebileceği hakkında bütün Müminlerden bir ahit almıştır;
“(Allah’ım!) Yalnız sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.”
İslam tarihinde yani peygamberler tarihinde tüm peygamberler, sadece Allaha kul ve köle olmayı tebliğ ederken karşılarına tam tersini isteyen Nemrutlar, Firavunlar, Şeddadlar, Azerler, Abu cehiller çıkarak hiç bitmeyen bir savaşı başlatmışlardır.
Bu savaş, hürriyet ve esaret, İnsana ve ya Allaha kul / köle olma konusunda devam edip gitmektedir.
1450 yıl önce Dünyada hüküm süren İnsanın İnsanı alıp satarak mal gibi kullanması ve bir diğerini hayvanlar gibi muameleye tabi tutması İslam ile beraber tarihe karışmaya başlamış ve İslam yüceldikçe bu anlayış batmıştır. Özellikle o devirlerde 20. yüzyıla kadar siyah renkliler beyaz renklilerce hunharca köleleştirilerek insanlık zulmü devam etmiştir.
Hâlbuki İslam’ın ve Evrenin kutsal kitabı insanları şöyle tarif ve kategorize ediyordu;
“Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.” (Hucurat(13)
İlahi vahyin başladığı ilk yıllarda, İnsanın İnsana kulluğu ve köleliği kesin yasaklanmadan önce Müslümanlar arasında da köle edinenler vardı. İşte Allah cc onları aşağıdaki ayet ve benzer ayetlerle bir bir köleleri ellerinden çıkararak serbest bıraktırmıştır.
“Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hallisinden on yoksulu doyurmak yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkânı) bulamazsa onun kefareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor ki şükredesiniz.” (Maide 89)
O Devirde Sarp Yokuşu Aşan Ancak Müslümanlar Oldu
Kur’an’ı kerimin Beled suresinde ki birer edebiyat şaheseri olan şu kısa ayetler İslam’ın köleliği ilk tebligattan itibaren nasıl kaldırmağa kararlı olduğunu mükemmelen anlatmıştır;
“Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi? Fakat o, sarp yokuşa atılmadı. Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin? O tutsak bir boynu çözmek(köle azat etmek) tir.”
Bilerek ya da bilmeyerek yapılan günahların affı, bir köleyi serbest bırakma şartına bağlanarak son köleler de Müslümanların elinden salıverilmiştir.
O devirde kölelik tüm insanlar tarafından normal karşılanıyor ve uygulanıyordu Araplar da bundan muaf değildi. Böyle bir toplumu eğite eğite üç beş yüz yıl alacak bir evreden sonra İslam köleliği tam olarak önce Müslümanlardan sonra da tüm insanlardan kaldırmıştır.
Zira böyle yerleşik bir tabiatı hemen kaldırmak toplumu o yöne eğmek bir anda kolay olamazdı ve daha vahim yıkımlara sebep olabilirdi.