
İslam – Terör - Barış
Mükremin Kızılca
Utanç verici bir cehaletin eseri de İslami Terör tabiridir.
Son yıllarda içte ve dışta cahillerin diline doladığı gaddarca bir tabir de budur, haksızlığın ve iftiranın en üst seviyesini ifade etmektedir.
İslami Terör olmaz!
Çünkü İslam’da zorlama yoktur, İslam’da zorlama Müslüman olmayanlara yoktur ancak İslam’a girenlere vardır. İslam’a girenler de İslam hukukunu bilerek girerler.
Bu konuyu biraz açalım isterseniz:
1- Son yıllarda İslam adına toplu cinayet işleyenler necidir?
2- İslam’da zorlama nasıl yoktur?
3- Müslümanlara zorlama nasıl vardır?
İslam’da zorlama nasıl yoktur?
“Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Bakara / 256)
Bu ayet dinde zorlama olmadığının kesin kanıtıdır, ancak din herkese duyurulacaktır bu iş ilim sahibi Müslümanlara bir tebliğ vazifesidir, ama Müslüman olmadı diye kimseye zor ve zorbalık kullanılmayacaktır.
Şurası asla unutulmamalı ve yanlışa düşülmemelidir; İslam’ın tebliğini duyan herkes artık ahirette kesin zorlamaya tabidir, bu ne demektir? İslam’ı kabul edenler dünyada bu dinin gereklerini yerine getirmekle zorunludurlar. İslam’ı kabul etmeyenlere dünyada böyle bir zorunluluk yoktur ama ahirette Allah’ın ebedi gazabına ve ateşine duçar olacaklardır, işte kanıtı:
“Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.” (Aliımran 85)
1- Son yıllarda İslam adına toplu cinayet işleyenler necidir?
İslam’da cihadı yapmak ve organize etmek devletin görevidir, devlet içerisinde yani Müslüman halkın cihadı önce nefisleriyle olacak ve herkese örnek teşkil ederek hal diliyle İslam’ı tebliğ edecektir.
Halk arasında İslam’ın kurallarını uygulatmak ve zorlamak devletin işidir ancak tüm Müslümanların da “iyiliği tavsiye etmek ve kötülüğe karşı uyarmak” gibi derin bir vazifeleri vardır ama bunu zorlayarak yaptırma vazifesi emir sahibine aittir.
Son yüzyılımızda Müslümanların genel ve dini emir sahibi olmamasından kaynaklanan ve kendinden menkul fetva ve çıkarımlarla Müslim ya da gayr-i Müslimlere ferdi ve ya toplu zarar vermenin asla dinimizde yeri yoktur.
Müslümanların yapması gereken: hem ülke içinde hem hicret ederek tüm dünyada ki insanlığa İslam’ı anlatmak, şahsi ve ictimai yaşayışımızla iyi örnek olarak son hak dini tanıtmaktır.
Müslümanlara zorlama nasıl vardır?
Yukarıda da değindiğimiz gibi bir kişi İslam’a girince artık hazret-i peygambere biat etmiştir ve o biatin şartlarını yerine getirmek zorundadır. Bu biat kısaca Kur’an ve sünneti hayatın her dalında uygulamayı esas alır.
Bu konuda âmir hüküm içeren yüzlerce ayet-i kerimeden birisi şöyledir:
“Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.” (Nisa/65)
Bu ayet-i kerimeye göre Müslümanlar İman ve İslam dairesine girdikten itibaren Allah ve onun son elçisinin emri ve tavsiyelerine uymak zorundadırlar. Rasülüllah efendimizin vefatından sonra da Müslümanların başında seçilmiş veya atanmış idarecilerine itaat etmeleri ülülemre itaat kabilindendir.
Yani Allah ve resulünden sonra Müslümanların itaatle yükümlü oldukları üçüncü bir makam da ülülemir makamıdır:
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve sizden olan ülü’l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir.” (Nisa/59)
İtaat edilecek üçüncü merci olan idareciler, itaat makamının somut / müşahhas olanıdır ki İslam’a aykırı olmayan bütün yasalara uymak bir vatandaşlık görevi olduğu kadar dini bir görev de sayılır.