
İbret Ders ve Korona
Mükremin Kızılca
Korona virüsü evrensel bir bela ve salgındır.
Düşmanımız da olsa, siyasi rakibimiz de olsa bu belaya yakalananlara şifa dilememiz gerekir. Küfür ve ilhat batağında olanlara bile beddua değil hidayet duasında bulunmak evladır.
Siyasi rakiplerin korona virüs testinin pozitif olmasına karşı alkış tutanları görünce ülkemde siyasi nefret ve kinin ne aşamada olduğunu göstermesi bakımından hayrete düştüm.
Bazen bizi hiçbir şeyin tek yürek yapamayacağı gibi muhal düşüncelere dalıyorum.
Aslında bugün için başka bir makale hazırlamıştım, dün gece rüyamda okuduğunuz makaleyi yazıyordum. Kalkınca da gerçeğe dönüştürdüm ve bu yazı çıktı ortaya.
Korona virüs her halükarda bir musibettir ve hatta Allah’ın görünmeyen ordularından birisidir.
Ancak uğradığı yerlerde asla adam seçmediği gibi muhatabının yaşayış tarzına da bakmıyor. Yani kurunun yanında yaş, suçlunun yanında suçsuz da yanıyor.
Bu bakımdan hiçbir kişi ve millet için böyle bir bela temennisinde bulunulması doğru olmaz.
Kur’an-ı Kerimde insanoğlunun musibete yakalanacağı sırada doğasını ve duasını yansıtan bir ayet vardır:
“O, sizi karada ve denizde gezdirip dolaştırandır. Öyle ki gemilerle denize açıldığınız ve gemilerinizin içindekilerle birlikte uygun bir rüzgârla seyrettiği, yolcuların da bununla sevindikleri bir sırada ona şiddetli bir fırtına gelip çatar ve her taraftan dalgalar onlara hücum eder de çepeçevre kuşatıldıklarını (batıp boğulacaklarını) anlayınca dini Allah’a has kılarak “Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan, mutlaka şükredenlerden olacağız” diye Allah’a yalvarırlar.” (Yunus 22)
Yüce kitabımızda gemi manasındaki Fülk 23 ayette yer almıştır.
Bir denizi bir de gemiyi düşünelim, o zamanın en hızlı ve toplu ulaşım aracı olan gemi aynı zamanda bir kurtuluşun da simgesidir.
Hz Nuh’a gemi yapmasını ve bütün müminlerle canlı türlerinden birer çifti almasını emreden Allah cc geminin dışında kalanları tamamen helak etmişti.
İslam dini zamanımızdaki tek kurtuluş gemisidir ve ayette geçtiği gibi, dini sadece Allaha has kılarak bu gemiye binmemiz ve delinmemesi için sahip çıkmamız gerekmektedir.
Gelelim ayetin içeriğine.
Şimdi dönüp ayeti bir daha okuyalım.
Şu anda bütün dünya bir geminin içindedir ve gezegenimizi büyük bir salgın sarmış durumdadır.
Korona virüs illetiyle ölümle burun buruna gelen insanlık Allaha yakarmaya ve duaya hız vermişlerdir. Bu insanoğlunun doğasında vardır. Rahatlık zamanlarında kavga gürültü hazımsızlık her türlü ahlaksızlık, ölüm kapıya gelince Allah’ı hatırlamak ve ayette geçtiği gibi samimi niyazlar.
Ama bu arada her şeye rağmen, burnuna ağzına siyah peçe takan dünya zalimleri Müslüman Türk Milletini Akdeniz’de tazyik ve tahrik etmeye devam ediyorlar.
Burada siyah peçe deyince hatırlatalım: Fransa ve bazı hızlı AB ülkeleri bazı Arap ülkelerinden vatandaşlarının siyah peçe takmalarına yasak getirmişlerdi. Üzerinden fazla zaman geçmeden Allah öyle bir veba belası verdi ki başta Fransa başkanı Macron olmak üzere aynen o Müslüman hanımlar gibi yüzlerine siyah maske takarak gezmeye mecbur oldular.
Şu anda Fransa devlet başkanı Emmanuel Macronun peçeli haline bir daha bakın. Allah’ım sen nelere kâdirsin!
Yukarıdaki ayette geçen tablonun kısa bir özeti ve sonucunu bir cümlelik şu ayet muhteşem bir icazla tasvir etmiştir:
“Denizde size bir sıkıntı dokunduğunda bütün taptıklarınız (sizi yüzüstü bırakıp) kaybolur, yalnız Allah kalır. Fakat sizi kurtarıp karaya çıkarınca yüz çevirirsiniz. Zaten insan çok nankördür.” (İsra 67)
İşte durum bu değerli arkadaşlar!
Gelin bu salgını tedbirlerle, biraz değil epey sıkıntı çekerek atlattıktan sonra birbirimize yaklaşımımızı yani insaniyetimizi ve İslamiyet’imizi biraz daha sıkılaştıralım.
Farklılıklarımızı biraz daha geniş müsamahayla karşılayalım. Affetmeye, sükûnete ve hoşgörüye biraz daha önem verelim.
Her şey sağlıklı ve gönlünüzce olsun!