Mükremin Kızılca

Hz Mevlana Hakkında Abartılarımız! 

Mükremin Kızılca

Hz. Mevlana 1207 yılında Afganistan Belh şehrinde doğmuştur. Babası Sultan-ül-Ülema diye bilinen Bahaeddin Veled, annesi Mümine Hatun 'dur.

Bahaeddin Veled ailesi ile birlikte Belh'ten ayrıldıktan sonra Bağdat 'a buradan da Hac için Mekke 'ye gitmiş ve daha sonra Anadolu Selçuklularının en ihtişamlı dönemlerinde Anadolu'ya geçerek Karamana gelmiştir. 1225 yılında oğlu Hz. Mevlana'yı Gevher Hatun 'la evlendirdi. Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad 'ın daveti üzerine 1228 yılında Hz. Mevlana ile birlikte Konya 'ya geldi. 

Hz Mevlana öldüğü akşama gerdek gecesi anlamında “şeb-i arus” dediği için her yıl kutlamalar yapılmaktadır. 1948 yılında büyük Türk şairi ve mütefekkiri Mevlânâ’nın 675’inci ölüm yıldönümü vesilesiyle 17 Aralık Cuma günü saat 19: 30’da ilk defa Konya Halkevi’nde bir anma töreni yapıldı.  O yıldan beri her 17 Aralıkta gelişerek bu anmalar devam etmektedir.

Şimdi sözü uzatmadan abartılarımıza gelelim ve din ile geleneğin karıştırılma riski noktasında bazı tespitler yapalım:

1- “Mevlana Berberi’nden tutunda “Mevlana pidesi” ne kadar o zatı şekere, ekmeğe, işyerlerine, otellere vb yerlere bulaştırmak.

2- “Aman Mevlana bizimdir başka yerler bu töreni yapmasın, biz kazanalım,” gibi bir duruma düşmek. Eğer o bir manevi değerse ve ya gerçeğin bir öğütçüsü ise ki öyledir bırakalım herkes istifade etsin.

3- İslam sanatına baktığımızda hiçbir zaman camilerde dini kitaplarda canlı resmi ve canlı kabartmalarına rastlanmamaktadır yani dinimizin resim ve heykel konusunda ki hassasiyeti son derece göz önünde bulundurulmuştur. Ancak şimdi çay tepsilerinden levhalara, tablolardan duvarlara kadar her yerde o zatın resmi sergilenmektedir. Peki bu kadar büyük biz zat resimlerinin hatta heykelciklerinin elden ele dükkândan dükkan dolaşmasına vitrinleri süslemesine razı olur muydu? Bu taraftan bakarak bir düşünmemiz gerekmez mi?

Daha da ötesi evlerimizin vitrinlerini süsleyecek biblolar, boyunlarımıza gerdanlık olarak semazenler, kemerlerimizi bağlayan onun heykelciğiyle kabartmalı anahtarlıklar yer almaktadır. Üstelik bunlar cami önlerinde satılmakta ve Müslümanlarca kullanılmaktadır. Yani namaz kılarken önündeki resimli levhayı arkaya atan Müslüman üzerinde bunlar bulunduğu halde namaz kılabilmektedir.

Bu halimi, kendi milletinden olduğumuzu söylediğimiz Hazreti İbrahim’in: “Enbiya/58  (Nihayet İbrahim) belki ona gidip sorarlar diye, en büyükleri dışında putları paramparça etti.” Gerçeğiyle, ümmetinden olmakla övündüğümüz; Mekke’ye girdiğinde ilk işi Kâbe’deki ve civardaki tüm putları kırmak olan yüce peygamberimizin bu hallerine ne kadar uygun düşmektedir?

4- Sema’ı bir ibadet sanmak, hele hele onu tabu haline getirmek son derece yanlıştır. Mevlana hazretleri bir tasavvuf erbabıdır hatası da vardır sevabı da, ismet sıfatı sadece peygamberlere mahsus bir durumdur, diğer tüm insanlar hata ederler ve tevbe ederek günahından kurtulurlar.

5- Mevlana türbesini ve ya Konya’yı milyarlarca kez ziyaret etsen de bir haccın yanında bunun adı bile zikredilemez. Hazret-i Mevlana’dan direk olarak bir şey istenemez ancak “ya rabbi bu zatın senin yanındaki değeri yüksekse onun hürmetine beni bağışla vb istekler yapılabileceği normal karşılanabilir.

6- Hz Mevlana Türk değildir, ticari ve turistik amaçlarla doğrudan ayrılmak fertlere de devletlere de yakışmaz ve ayrıca bir İslam büyüğüne Türk diyerek yalan söylemek bizlere uymaz. Türk olunmaz doğulur,  zaten Allah cc katında asabiyetin ve ırkın bir değeri yoktur onun yanında değeri olan tek şey iman ve takvadır.

Sözü sözün ustasına bırakalım:

Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.

Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.

Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.

Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.

Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.

Hoşgörülülükte deniz gibi ol.

Ya Olduğun Gibi Görün, Ya Göründüğün Gibi Ol.

 

Ben yaşadıkça Kur'an'ın bendesiyim

Ben Hz. Muhammed’in ayağının tozuyum

Biri benden bundan başkasını naklederse

Ondan da bizarım, o sözden de bizarım.

Yazarın Diğer Yazıları