Mükremin Kızılca

Hatimle Teravih ve Mukabele

Mükremin Kızılca

Mukabele lügatte, karşı karşıya, yüz yüze durmak demektir.

Yani Müslümanların Kur’an-ı Kerimi karşılıklı birbirini takip ederek okumalarını ifade eder.

Yüce peygamberimiz (sav) Cebrail a.s. ayetleri getirdikçe acele ediyor, hızlı hızlı tekrarlayarak unutmadan ezberlemeye çalışıyordu. Bunun üzerine aşağıdaki ayetler nazil oldu:

“(Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma. Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir. O hâlde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy. Sonra onu açıklamak da bize aittir.” (Kıyamet 16-19)

Bu ayetten bir gerçeği daha öğreniyoruz o da: Kur’an’ın muhafazasını üstlenen (Hicr 9) Cenab-ı Hak, onun toplanmasını da deruhte etmiştir. Bu nedenle Kur’an toplanıp kitaplaşırken hiç bir ayet dışarıda bırakılmamış ve ayet olmayan hiç bir şey de içine konulmamıştır.

Mukabele asr-ı saadetten beri 1450 yıldır tekrarlanan bir büyük ibadettir. İlk defa mukabele peygamber efendimizle (sav) Cebrail a.s. arasında uygulanmıştır.

Buhari-i Şerifte ve bütün kaynaklarda geçen bir hadis-i şerifte (c1, sh 9) Ramazan ayının her gecesi vahyi alan ve vahyi getiren bu iki zat diz dize otururlar ve o ana kadar gelen bütün ayetleri tekrar ederek hiçbir yanlışa meydan vermeden hafızalarda ve kâğıtta yer almasını sağlarlardı.

İşte o gün bu gündür Allah’ın muhafaza sözünün erleri olan Müslümanlar her ramazanda mukabele yaparak buna hizmet etmektedirler. Ayrıca hafızlık gibi yüce bir makamla her an dünyada yüz binlerce kişi Kur’an-ı Kerimi ezberinde korumaktadır.

Bu yıl Allah’ın cc hikmeti ile mukabelelerimizi evde yapmak zorunda kaldık. Hatimle teravihlere katılma imkânı bulamadık. Belki bunda da bizim aklımıza gelmeyen nice hayırlar saklıdır.

Hatimle Teravih

Kur’an-ı kerim peygamberimizin ebedi mucizesi olup korunması hususunu Allah cc bizzat üstlenerek:

“Kur'an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.” (Hicr 9) buyurmuştur.

Ancak kâinatta her şey maddi sebeplere de dayanmak zorundadır. Bu Allah’ın sünnetidir. Bu bakımdan Müslümanların Kur’an’ın dünya durdukça muhtevasına bir halel gelmemesi konusunda görevleri vardır.

En büyük görevi onu bize tebliğ eden yüce peygamberimiz yaparak her yıl Ramazân-ı Şerîf ayında, o ana kadar nâzil olan ayetleri Cebrail (Aleyhisselâm) ile karşılıklı olarak birbirlerine okuyup mukabele ederlerdi.

Arza’ olarak bilinen bu karşılıklı okuma, daha sonraları Müslümanlar arasında “Mukabele” geleneğinin temelini teşkil etmiştir. Ramazan aylarında mukabele şeklinde hatim okuma geleneği, özellikle Osmanlı topraklarında ve günümüzde Türkiye’de yaygın şekilde sürdürülen bir ibadettir.

Neredeyse Anadolu’nun her mahalle ve köyünde hanımlarımız ramazan sabahları ellerinde Kur’anlarıyla camilerde ya da evlerde toplanarak büyük bir vazife ifa ederler. (Bu yıl hariç)

Mukabele bütün camilerimizde vakit namazları öncesinde bütün cemaatin iştirakiyle yapılır. Kur’an müesseselerinde ise senenin 365 günü mukabele kesintisiz devam eder.

Yine Arza’dan ve mukabeleden hareketle Ramazan aylarında teravih namazlarının hatimle kılınması da İslâm dünyasında Sahâbe-i Kirâm (r. a.) zamanından beridir süre gelen yaygın uygulamalardandır.

Kur’an-ı Kerimin tamamını namazda, büyük cemaatlerin önünde bir rekâtta bir sayfa olmak üzere okuyabilecek kadar güçlü hafızlığa sahip olmak şereflerin en büyüğüdür.

Peygamberlerin sonuncusu âlemlere rahmet efendimizin sönmeyen bir mucizesi olarak (sav) Kur’an-ı kerim alıcı gözle bakan her göze iman şuaları saçmaya devam etmektedir.

Kur’an’ın nasıl bir ilahi vahi eseri olduğunu beyan eden ve ateizme meydan okuyan ayetle noktalayalım:

“Ey peygamber! Sen, bu Kur'an sana gelmezden önce hiç kitap okumazdın ve ellerinle de yazı yazar birisi değildin. Öyle olsaydı, batıl şeylere kapılanlar, mutlaka şüpheye düşerlerdi.” (Ankebut 48)  

Yazarın Diğer Yazıları